25 Aralık 2013 Çarşamba

Bugün bir Noel esintisi var havada...




 

Bu yazıyı yazarken Noel'in bitmesine 20 dakika kaldığını görüyorum. Yılın en sevdiğim ve mutlu olduğum döneminin yani. Bu yüzden belki de hiç neredeyse üzülmem aralık ayında ben. İlk önce Noel daha sonra da yılbaşı farkettirmeden herkesi neşelendirir. Bu ayda her ne olursa olsun hiç birşey beni üzemez,sinirlendiremez. Sanki Himalaya Dağların'nda huzuru bulmuş biri gibiyimdir ben. Ne kız kardeşimin yaramazlıklarına,ne annemle tartışmalarımıza ne de okuldaki olaylara kafamı yorarım,zihnim temizdir.


Her ne kadar Noel ve yeniyıl dönemi mutluluk dönemiyse bile bu sene belli etmedi pek kendini. Daha iki sene öncesine kadar Noel çok olmasa bile yeniyıl heyecanı aralığın ilk günü,hatta bazen kasımın son günlerinde başlıyor ve 31 aralığa kadar sürüyordu. Binaların,parkların,caddelerin,evlerin süslenmesi,televizyonda yeniyıl temalı reklamlar,yılbaşı ağaçları,hediye alışverişi ve en önemlisi insanların "yeni yıl, yeni umutlar" düşüncesine kapılması tüm Türkiyeyi mutlu bir ülke görönümüne sokardı. İlginçtir ki bu ayda çok fazla suç,olay benzeri haberler görülmezdi ülkemizde.
Oysa bu sene yeniyıl "geçiyorken uğradım" halinde bir durumda görünüyor. Ne yılbaşı alışverişi telaşı,ne yeniyıl reklamları ne de umut dolu düşünceler var. Hatta ağaç bile göremedim ben bu ay doğru düzgün. Herkes sanki yeniyıl davetsiz misafirmiş gibi davranır oldu bu sene. Bunun nedeni ülkede yaşanan siyasi olaylar diye düşünüyorum. Son zamanlarda olan yolsuzluk olayları değil bunun nedeni sadece,2013 yılı çok siyasi ve devrimsel bir yıl oldu çünkü. O kadar çok olay,gözyaşı,yalan,masum,cahil,şehit var ki bu yılda acısı yeniyıldan çıkartılıyor. Tabiiki halk haksız değil burada,haksız olan halkı birbirine katan diktatörler,ağlayarak millete yaranan misyonerler,devletin parasını yiyen şerefsizlerdir.
Bu yeniyılın tatsız gözükmesinin bir diğer nedeni ise yeniyıl ile Noel in birbirine karıştırılıp bu günün sadece Hristiyan aleminde kutlandığı hakkındaki saçma söylentidir. Yeniyıl ve Noel çok yakın tarihlerde olduğundan birbirlerine çok benziyorlardır ancak yeniyılın dinle alakası olmadığını her mantıklı insan bilmelidir. Bu düşünceyi büyük ihtimalle duygusal görünümlü misyoner ve dini kullanan dinsizler çıkarmış olmalı ki buna şaşırmak zor değil. Hangi takvimi kullanırsan kullan,o takvimde mutlaka yeniyıla geçilen bir gün vardır,aksi takdirde hepimiz insanoğlunun doğumundaki yılda kalırdık. Yılbaşı ağacı konusu ise herkesin kendi görüşdür. İsteyen evine ağaç koyar, isteyen koymaz. Eğer bir bitkiye belli bir dinin simgesi gibi bakılmıyorsa koymakta neden bir sorun olsun ki?







Daha genel konuşmadan benim Noelimin nasıl geçtiğini anlatmak istiyorum size. Daha önceki yazılarımda yazmıştım, benim belli bir inancımın olmadığını ancak tüm dinlerin varlığını kabul ettiğimi ve Tanrı'ya inandığımı. Ama ailem Müslümandır ve ben de Hristiyan asıllı bir okula gidiyorum. Okulum diğer yabancı okullar gibi Noel tatili yapar ve 1 hafta okula gitmeyiz. Ben de bu seneki Noel tatilimi Hristiyan dinini tanıyarak ve özleminde olduğum aralık ayı coşkusunu yaşayarak geçirmek istedim. En yakın arkadaşımı ikna ettim ve birlikte Saint Antoine kilisesine gitmeye karar verdik. Biliyorsunuz Pera kilise,camii ve sinagogla dolu tam bir kültür merkezi.(İşte buna bayılyorum). Özellikle Taksim ve Beyoğlunda bir sürü kilise var. İnternet sitesi olan tek kilise olduğu için buraya gitmeye karar verdim. Böylece ayin saatlerine bakabildim.
Sabah çok ama çok heyecanlıdım. Bu her zaman yapmak istediğim birşeydi,kutsal bir yere gidip ibadet etmek. Arkadaşımla buluşup ayin saatine doğru Zapyonun oradaki kiliseye gidince isminin Aya Nikola Rum Ortodoks kilisesi olduğunu gördüm ve şaşırdım. Oysa Saint Antoine katolik kilisesiydi. Ama maksat kiliseye gitmek olsun diye buraya gittik. Kapıdaki görevliye ilk defa geldiğimizi söyledim ve bizi kibarlıkla içeri aldı. Ayin yapılıyordu,içerisi çok ama çok ihtişamlıydı ve yoğun tütsü kokusu harikaydı! Çok fazla insan yoktu ama gelenlerin çoğu turistti. Sanki kendimi Vatikanda hissetmiştim,çünkü hiç bu kadar kutsal bir yerde olduğumu anlamamıştım daha önce. Sessiz ve sakin bir şekilde insanların şaraplı ekmek yiyişini,İsa veMeryem Ana tablolarını öpmelerini izledik. Bize yardım eden görevli istersek şaraplı ekmek yiyebileceğimizi söyledi ama ister istemez biraz çekindik. Ancak insanların resimleri öpüp dua etmesinden o kadar etkilendim ki ben de kalkıp öptüm resimleri ve o anda sanki İsa da beni öpüyormuş gibi bir his doğdu içime. Daha önce farkında olmadığım bütün negatif enerjilerim sanki yok oldu resimleri öpünce. Harika bir histi.
 
 Ayinden sonra daha nerelere gidebiliriz diye düşünürken arkadaşım İstiklal Caddesinde başka bir kilise daha olduğunu ve orada mum dikilebildiğini söyledi. Bunun üzerine oraya gittiğimizde bir de ne görelim?! Saint Antoine bu kilseymiş! İki bina arasında kırmızı tuğlalarla kaplı bu saray gibi kilseyi nasıl oldu da görmedik biz? En kötüsü de ayine ilk başından yetişemedik. Ama zaten ancak İtalyancaya yetişebilecektik ki hala devam ediyordu. İçerisi anormal kalabalıktı. Belki de 1000 kişi birden gelmişti kiliseye. Ama ayakta durmak sorun olmadı, önemli olan huzuru ve mutluluğu hissetmekti ne de olsa.  3er tane mum aldık ve diktik. Benim bir tanesi devrismiş ve suya düşmüş olsada 2 dileğim istediğim şeyler olduğundan bu durum sorun yaratmadı. Kitaplara bakarken minik bir sınav öncesi kitapçığı gördüm. Bu kitapçığı daha önce de görmüştüm,bir arkadaşım göstermişti. Daha önce bana sınavdan önce huzur sağladığından bu kitapçığı aldım. Çıkışta kilisenin suyuyla istavroz çıkarttım.
Arkadaşımla vedalaştıktan sonra şan dersine gittim,o kadar mutludum ve huzurludum ki yüzüme de yansımış olsa gerek bu ruh halim. Çünkü ilk defa aynada gözlerimin güldüğünü farkettim.Bu gözlerimdeki parıltı hala sürüyor ve içimde herkese bir iyilik yapma isteği var.
Şan dersinden de çıkıp dolmuşlara,oradan da evime gidecekken önlerinden geçtiğim evsiz ailenin yanına tekrar gittim ve onlara para verdim. Otobüse binince ise sahaflardan aldığım 2 kitabın kapağını inceleyip nasıl serüvenlerden geçtiklerini düşündüm durdum. 3 aydır aradığım 2 kitabı 5 dakika içinde ilk baskılarından bulmuştum. Daha sonra ise şuan okumakta olduğum A Christmas Carol kitabıma devam edip mutlu mesut evime gittim.