25 Aralık 2013 Çarşamba

Bugün bir Noel esintisi var havada...




 

Bu yazıyı yazarken Noel'in bitmesine 20 dakika kaldığını görüyorum. Yılın en sevdiğim ve mutlu olduğum döneminin yani. Bu yüzden belki de hiç neredeyse üzülmem aralık ayında ben. İlk önce Noel daha sonra da yılbaşı farkettirmeden herkesi neşelendirir. Bu ayda her ne olursa olsun hiç birşey beni üzemez,sinirlendiremez. Sanki Himalaya Dağların'nda huzuru bulmuş biri gibiyimdir ben. Ne kız kardeşimin yaramazlıklarına,ne annemle tartışmalarımıza ne de okuldaki olaylara kafamı yorarım,zihnim temizdir.


Her ne kadar Noel ve yeniyıl dönemi mutluluk dönemiyse bile bu sene belli etmedi pek kendini. Daha iki sene öncesine kadar Noel çok olmasa bile yeniyıl heyecanı aralığın ilk günü,hatta bazen kasımın son günlerinde başlıyor ve 31 aralığa kadar sürüyordu. Binaların,parkların,caddelerin,evlerin süslenmesi,televizyonda yeniyıl temalı reklamlar,yılbaşı ağaçları,hediye alışverişi ve en önemlisi insanların "yeni yıl, yeni umutlar" düşüncesine kapılması tüm Türkiyeyi mutlu bir ülke görönümüne sokardı. İlginçtir ki bu ayda çok fazla suç,olay benzeri haberler görülmezdi ülkemizde.
Oysa bu sene yeniyıl "geçiyorken uğradım" halinde bir durumda görünüyor. Ne yılbaşı alışverişi telaşı,ne yeniyıl reklamları ne de umut dolu düşünceler var. Hatta ağaç bile göremedim ben bu ay doğru düzgün. Herkes sanki yeniyıl davetsiz misafirmiş gibi davranır oldu bu sene. Bunun nedeni ülkede yaşanan siyasi olaylar diye düşünüyorum. Son zamanlarda olan yolsuzluk olayları değil bunun nedeni sadece,2013 yılı çok siyasi ve devrimsel bir yıl oldu çünkü. O kadar çok olay,gözyaşı,yalan,masum,cahil,şehit var ki bu yılda acısı yeniyıldan çıkartılıyor. Tabiiki halk haksız değil burada,haksız olan halkı birbirine katan diktatörler,ağlayarak millete yaranan misyonerler,devletin parasını yiyen şerefsizlerdir.
Bu yeniyılın tatsız gözükmesinin bir diğer nedeni ise yeniyıl ile Noel in birbirine karıştırılıp bu günün sadece Hristiyan aleminde kutlandığı hakkındaki saçma söylentidir. Yeniyıl ve Noel çok yakın tarihlerde olduğundan birbirlerine çok benziyorlardır ancak yeniyılın dinle alakası olmadığını her mantıklı insan bilmelidir. Bu düşünceyi büyük ihtimalle duygusal görünümlü misyoner ve dini kullanan dinsizler çıkarmış olmalı ki buna şaşırmak zor değil. Hangi takvimi kullanırsan kullan,o takvimde mutlaka yeniyıla geçilen bir gün vardır,aksi takdirde hepimiz insanoğlunun doğumundaki yılda kalırdık. Yılbaşı ağacı konusu ise herkesin kendi görüşdür. İsteyen evine ağaç koyar, isteyen koymaz. Eğer bir bitkiye belli bir dinin simgesi gibi bakılmıyorsa koymakta neden bir sorun olsun ki?







Daha genel konuşmadan benim Noelimin nasıl geçtiğini anlatmak istiyorum size. Daha önceki yazılarımda yazmıştım, benim belli bir inancımın olmadığını ancak tüm dinlerin varlığını kabul ettiğimi ve Tanrı'ya inandığımı. Ama ailem Müslümandır ve ben de Hristiyan asıllı bir okula gidiyorum. Okulum diğer yabancı okullar gibi Noel tatili yapar ve 1 hafta okula gitmeyiz. Ben de bu seneki Noel tatilimi Hristiyan dinini tanıyarak ve özleminde olduğum aralık ayı coşkusunu yaşayarak geçirmek istedim. En yakın arkadaşımı ikna ettim ve birlikte Saint Antoine kilisesine gitmeye karar verdik. Biliyorsunuz Pera kilise,camii ve sinagogla dolu tam bir kültür merkezi.(İşte buna bayılyorum). Özellikle Taksim ve Beyoğlunda bir sürü kilise var. İnternet sitesi olan tek kilise olduğu için buraya gitmeye karar verdim. Böylece ayin saatlerine bakabildim.
Sabah çok ama çok heyecanlıdım. Bu her zaman yapmak istediğim birşeydi,kutsal bir yere gidip ibadet etmek. Arkadaşımla buluşup ayin saatine doğru Zapyonun oradaki kiliseye gidince isminin Aya Nikola Rum Ortodoks kilisesi olduğunu gördüm ve şaşırdım. Oysa Saint Antoine katolik kilisesiydi. Ama maksat kiliseye gitmek olsun diye buraya gittik. Kapıdaki görevliye ilk defa geldiğimizi söyledim ve bizi kibarlıkla içeri aldı. Ayin yapılıyordu,içerisi çok ama çok ihtişamlıydı ve yoğun tütsü kokusu harikaydı! Çok fazla insan yoktu ama gelenlerin çoğu turistti. Sanki kendimi Vatikanda hissetmiştim,çünkü hiç bu kadar kutsal bir yerde olduğumu anlamamıştım daha önce. Sessiz ve sakin bir şekilde insanların şaraplı ekmek yiyişini,İsa veMeryem Ana tablolarını öpmelerini izledik. Bize yardım eden görevli istersek şaraplı ekmek yiyebileceğimizi söyledi ama ister istemez biraz çekindik. Ancak insanların resimleri öpüp dua etmesinden o kadar etkilendim ki ben de kalkıp öptüm resimleri ve o anda sanki İsa da beni öpüyormuş gibi bir his doğdu içime. Daha önce farkında olmadığım bütün negatif enerjilerim sanki yok oldu resimleri öpünce. Harika bir histi.
 
 Ayinden sonra daha nerelere gidebiliriz diye düşünürken arkadaşım İstiklal Caddesinde başka bir kilise daha olduğunu ve orada mum dikilebildiğini söyledi. Bunun üzerine oraya gittiğimizde bir de ne görelim?! Saint Antoine bu kilseymiş! İki bina arasında kırmızı tuğlalarla kaplı bu saray gibi kilseyi nasıl oldu da görmedik biz? En kötüsü de ayine ilk başından yetişemedik. Ama zaten ancak İtalyancaya yetişebilecektik ki hala devam ediyordu. İçerisi anormal kalabalıktı. Belki de 1000 kişi birden gelmişti kiliseye. Ama ayakta durmak sorun olmadı, önemli olan huzuru ve mutluluğu hissetmekti ne de olsa.  3er tane mum aldık ve diktik. Benim bir tanesi devrismiş ve suya düşmüş olsada 2 dileğim istediğim şeyler olduğundan bu durum sorun yaratmadı. Kitaplara bakarken minik bir sınav öncesi kitapçığı gördüm. Bu kitapçığı daha önce de görmüştüm,bir arkadaşım göstermişti. Daha önce bana sınavdan önce huzur sağladığından bu kitapçığı aldım. Çıkışta kilisenin suyuyla istavroz çıkarttım.
Arkadaşımla vedalaştıktan sonra şan dersine gittim,o kadar mutludum ve huzurludum ki yüzüme de yansımış olsa gerek bu ruh halim. Çünkü ilk defa aynada gözlerimin güldüğünü farkettim.Bu gözlerimdeki parıltı hala sürüyor ve içimde herkese bir iyilik yapma isteği var.
Şan dersinden de çıkıp dolmuşlara,oradan da evime gidecekken önlerinden geçtiğim evsiz ailenin yanına tekrar gittim ve onlara para verdim. Otobüse binince ise sahaflardan aldığım 2 kitabın kapağını inceleyip nasıl serüvenlerden geçtiklerini düşündüm durdum. 3 aydır aradığım 2 kitabı 5 dakika içinde ilk baskılarından bulmuştum. Daha sonra ise şuan okumakta olduğum A Christmas Carol kitabıma devam edip mutlu mesut evime gittim.


24 Kasım 2013 Pazar

Mutluluk paylaşıldıkça daha da çoğalır

Uzun süredir arayışında olduğum ilhamı bulmak için eski yazılarımdan okudum demin çünkü kabul etmeliyim ki eskiden daha iyi ve malzemesi bol yazılar yazıyordum. İlham bankamın kasası sonuna kadar doluydu neredeyse. Demin sanki bankamdan durup dururken aramışlar gibi beni elim annemin bana hayat dersleri verdiği yazıya gitti. Yazıyı okuduktan sonra bunun bir işaret olduğunu düşünmeden edemedim çünkü bana çok önemli bir şeyi fark ettirmişti bu yazı: Geçen sene bu derslerden hiç birine katılmamıştım neredeyse!
Ne hayır diyebilmiştim ne çokta iyi bir insan olmam gerekmediğini düşünmüştüm ne bir sohbete katılmaya çalışmıştım ne de bol bol kitap okumuştum. En kötüsü ise kendim gibi değildim. Evet, listedeki maddelerden hiçbiri bana uymuyordu.
Geçen sene annem bana bu dersleri verirken ben hayalimdeki lise hayatını düşünüyor, bu dersleri yapabileceğimi sanıyor ve her şeyin yolunda gideceğini umuyordum. Oysa hazırlık sınıfına mükemmel bir giriş yapmama rağmen kaçarak çıkmıştım o sınıftan. Kendime göre güzeldim, belli bir entelektüel kapasitem vardı, kitap okumayı seviyordum ve derslerde iyi olacağımı düşünüyordum. Ama ilk bir buçuk ay içinde 10 kilo kadar almış, popüler olacağımı sanıyorken tekmeyi yemiş, dersleri anlamamaya başlamış ve kitap okumayı resmen unutmuştum! Bunda felaket sandığım şeyden sonra bir yardım eli ararken kırık dala tutulmuş ve daha dibe batmıştım.
Şimdi anlıyorum annelerin sözünü dinlemek gerektiğini. Biraz geç olsa bile zararın neresinden dönsen kardır derler.

Şuan nedenini bilmediğim bir şekilde çok mutlu bir insan olduğumu düşünüyorum. Hayatım mükemmel mi? Hayır, olması da gerekmiyor bence. Manken gibi bir vücudum yok, süper yakışıklı bir erkek arkadaşım da yok ve havalı değilim. Ama şükretmek için o kadar çok nedenim var ki, bu yaşama sevincimi arttırıyor.








Geçenlerde okulumuzun her sene yaptığı Lape Hastanesi için gönüllülerden oluşan bir gruba katıldım. Geçen sene de istemiştim ama seçilmemiştim, bu sene seçilmem beni çok mutlu etti. Amacımız huzurevindeki ve hastanedeki insanlarla ilgilenmek diye anlatılıyordu. Çokta zor görülmüyor değil mi? Oysa yaptığımız bir ziyaretten daha fazlasıydı, belki de hayatımda hiç unutamayacağım günlerden biriydi. Orada ilgilendiğimiz ve oyunlar oynadığımız insanların hikayelerini, geçmişlerini dinledikçe kendimi dünyanın en şanslı insanı gibi hissettim. En azından beni kollayan, beni asla bırakmayacak olan ve beni seven insanlar vardı çevremde.


Oyunlar oynadığımız ve şarkılar söylediğimiz sırada, ilgilendiğim kişinin yanına oturduğum anda "Ben eskiden..." diye başlayıp hiç nefes almadan hikayeler anlatması, sanki her an gidebilirmişim gibi elimi tutması, elinin sıcaklığı, onunla konuşurken gözlerinin ışıl ışıl parlaması, bana sımsıkı sarılması ve hep "yine gel" demesi hem hüzünlendirmişti hem de mutlu etmişti. Çünkü çok yalnız olduğu konulmaya aç olmasından belli oluyordu ve ben onunla konuşarak onu mutlu etmiştim.

Girdiğim kapalı erkek bölümü başka bir dünyaydı. Orada gördüğüm insanların ilgiye ve sevgiye olan açlıkları kadar etkileyici bir şey yoktu! Oraya girip onlarla kısa da olsa konuşmam ve ilgilenmem onları mutlu etmişti ve doğal olarak ben de mutlu olmuştum ama bir yandan da ister istemez ürkmüştüm. İnsanlar ilaçların etkisinde, ne yaptıklarını bilmeden ve ellerinde iğnelerle onları sürekli gözetleyen görevliler tarafından yaşamak zorundalardı. Kimseleri yoktu, aileleri onları ziyaret edenlerdi. Ziyaretler o kadar hoşlarına gidiyordu ki gelen herkesin ismini belleklerine kaydediyorlardı. Anne Frank ile ilgili olaylardan sonra hiç bu kadar hüzünlendiğimi hatırlamıyorum.

Bir an düşündüm ne yaptığının, nasıl biri olduğunun farkında olmayıp, kapalı kapılar arasında elinde iğnelerle sürekli senin her hareketini izleyen görevlilerle yaşamayı. Acaba ben de öyle olsaydım ailem beni bırakır mıydı buraya? Biliyorum ki bunu sorsam hayır derler bana ama büyük ihtimal bırakırlardı. Aynı "Benim Dünyam" filminde ailesinin Elayı akıl hastanesine bırakmak istedikleri gibi düşünürlerdi mutlaka ve aynı o öğretmenin çıkıp Elaya hatayı öğretmesi gibi bir mucize olmadan da bu kararlarından vazgeçmezlerdi.

Lape'ye sınav haftaları dışında gönüllü olarak her pazartesi gitmeyi kabul ettim. Ben şükürler olsun ki şanslıyım ve çevremde şanslı insanlar var. Bu beni mutlu ediyor. Ama o binanın içinde herkes gibi mutlu olmayı hak eden ve dört gözle bizi bekleyen insanlar var. Onları mutlu ettiğini görmek, görülmeye değer en güzel şeylerden biri.

5 Kasım 2013 Salı

Stresimi sekerle atiyormusum ben!

Ah be blog ah! Seni yine ihmal ettigim zamanlardan biri yine bu da. Ne yapayim ama? İlhamin gidince yazmak istemez olursun ya iste... Marmaristen doneli 1 ay kadar oldu ama benim "gulumseme" ile aramda hala birsey yok. Belki farketti ondan hoslandigimi(Umarim farketmez),belki de farketmedi. Keske benden hoslansa o da. Keske o da benim onu izledigim gibi izlese. Gecenlerde kutuphaneye cikarken goz goze geldim onunla da, nasil bir bakisti o oyle?! Bu sefer gulumsemeden eser yoktu ama buz gibi bir surat vardi. Cok korktum birden anladi ondan hoslandigimi diye. Kalbim carpmaya basladi,gozlerim doldu. Ya da o cin birsey soylemis olmasin benim hakkimda ona?! Ama yok,o karakterli cocuktur bence.  Bunlari sorgulayarak geciyor benim gunlerim. Belki de farketmeden stres yapiyorum bunun yuzunden. Bir turlu diyemiyorum "o gider baskasi gelir bosver" diye. Ama bu farkediyorumki diger seyleri de etkiliyor. Belki de kilom bu gizli stresim yuzunden ayni kaliyor,belki de yeme bozuklugum bu yuzden bu kadar fazla,belki de seker bagimlisiyim bu yuzden. Ama yok, bunlar onceden de vardi. Ama tetikleyenlerden bir de bu olabilir. Ne zaman onu dusunsem,onun hayalini kursam fazla kilolu oldugumu ve onun beni sevmeyecegini dusunuyorum. Bunun ustesinden nasil gelecegimi bilmiyorum. Taaakiii, "Yeme Bagimliligindan Kurtulun" adli kitapla karsilasana kadar. Bu hafta basladim okumaya kitabi. Daha dogrusu pazar gunu basladim. Cuma gunu okuldan sonra dayimlara gittim ve 1000 kalori ile sinirladigim diyetimi dogal olarak bozdum. Bozmak ne kelime,parcaladim!  2 simit,sayamayacagim miktarda peynir,recel(ki normalde sevmem),kurabiye.... Daha bitmedi, bebek kuzenim icin nobet tutan dayimla birlikte hem sohbet ettik hem de bitter cikolatalar,cerezler yedik. Karnimin catladigini hissettim ama umrumda olmadi. Cumartesi de bunun gibi gecti. Pazar gunu,kendime zaman ayirmak icin alisverise gittim. Giyecek birsey bulamadim cunku yakistiramadim vucuduma. O sirada bu kitabi gordum. Hemen aldim ve sanki kutsal kitap gibi geldi bana. Kitapcidan cikinca kitaba baslamadigim icin aklimda olan tek sey tatli yemekti. Gidip koca bir dondurma yedim. Ardindan duramayip starbuckstan chai tea latte ve cikolatali kek aldim!! Oturup kitaba basladim. Kitapta benim yaptigimi yapanlarin nasil normale donduklerini anlatan basari hikayeleri, yeme bagimliligi kurtulma programi ve serotonin,dopamin eksikliginin yemekle iliskisi anlatiliyor.  İlk basta bu kitabin da dukan(biraktim ise yaramadi,sagligimdan etti beni!) veya karatay gibi hayatini degistirip hayatin zevklerinden kendini "direk" mahrum birakmaya yonelik oldugunu dusundum ama yinede aldim kapagin verdigi heyecanla:)  Kitabi okurken sayfalari cevirdikce "Bu adam beni nerden taniyor?" diye dusundum birden. Anlattiklari o kadar cok uyuyorduki bana! Seker bagimlisi demek zaten ben demekti ama bunun suclusu ben degildim. Bu serotonin ve dopamin eksikliginin sucuydu. Kitabin yazari Mike Dow un dedigine gore hayatimizda yasanilan bazi olaylar,uzuntuler serotonin ve dopamin oranini dusurdugunden vucut bu eksikligi yemekle kapatmak istiyor. Bu yemek genelde sekerli yiyecekler oluyor cunku seker "eroin etkisi" olusturuyor. Yani eroin kullanildiginda olusan o mutluluk sekerle de olusuyor. Ancak bu etki uzun surmuyor ve kisa surede ani sekilde serotonini arttiriyor. Etkisi gecince vucut kendini yine gucsuz ve mutsuz hissediyor ve daha fazlasini istiyor. Boylece seker bagimliligi ortaya cikiyor ve o uyusturucu etkisi yapan seker kiloya donusuyor. Dopaminde de aynisi yagli ve tuzlu yiyecekler icin gecerli. Bende ikisinin de bulundugunu farkettim. Mike Dow un planina gore gunluk beslenmemize(fast foodla beslenseniz bile) yavas yavas serotonin veya dopamin deposu saglikli yiyecekler ve aktiviteler ekledikce seker isteginin azalmasini saglariz. İlginc olan hicbir kalori kisitlamasi veya kati bir kural yok. Bu bir diyet degil! Bu 28 gunluk bir saglik programi.  Mike Dow  planinda 1. Haftada hicbir sinirlamaya girmiyor. Sadece gun icinde tukettiginiz ogunlerinizden birini serotonin veya dopamin eksikliginize veya ikisi de eksikse ona gore bu ikisi acisindan zengin bir yemekle degistirmenizi istiyor. Ornegin her ogun sekerli,yagli ve tuzlu yiyenlerdensiniz. Bu bir hafta icinde oglen yemeginizi serotonin ve dopamin ihtiyacina gore olusan bir yemekle degistiriyorsunuz. Yani hamburger yerine salata ve meyve gibi. Ayrica Mike in onerdigi aktivitelerden hergun birini yapmaya calaiiyorsunuz. Bunlar spor olmak zorunda degil. Bunlar mutlulugu arttiran ufak eylemler.  İkinci hafta yine ihtiyaciniza gore bu sefer en az 2 ogununuzu bu sekilde degistiriyorsunuz. Ayrica hergun 2 aktivite yapiyorsunuz.  Ucuncu hafta yine ayni sekilde aktiviteyi de ogunu de +1 arttiriyorsunuz. Yani 3 ogun,3 aktivite. Ayrica gun icinde bu 3 ogun disinda tuketilen ogunleri yabi tuzak gidalari 3 tane ile sinirlayip her birine en fazla 300 kalorilik hak veriyorsunuz.  Dorduncu hafta yine +1 arttirma ve bu sefer gunde 2 ogun olacak sekilde tuzak gidaya hak veriyor ve yine 300 kalorilik hak veriyorsunuz.  Belli bir zaman sonra vucudunuz sekeri ve zararli besinleri yavas yavas azaltmaya alisiyor ve bu programdan sonra rahatca unutabiliyor.  Bunlari okurken elimdeki keki artik canimin istemedigini ve normalde onu cokta sevmedigimi farkettim. Ama bu kitapla ilgiliydi. Eger o keki yerken fukani okuyor olsaydim buyuk ihtimalle "yarin sekeri birakiyorum" gibi ciddi kararlar vermeye kalkar ve 3 gun sonra kendimi 3 paket cikolata yerken bulurdum. Bu sefer oyle olmadi. Cunku Mike Dow un dedigine gore seker uyusturucuyla ayni etkiyi veridiginden bir anda birakildiginda insanin kendini daha mutsuz hissetmesine ve depresyona girmesine neden olurmus. Ayrica sekere geri donus riski daha cok artarmis.  Gercekten de eskiden de verdigim bu radikal karar yuzunden olmustum ben seker bagimlisi. Bir yiyecegi ne kadsr yasaklarsam kendime o kadar cazip geliyor cunku.  Hedeflerimden biri kilo vermek ve eski vucuduma kavusmakti ya hani,sanirim nasil basaracagimi buldum: Mutluluk hormonlarimi arttirarak.  Her hafta size sonuclarimi ve kendim hakkinda neleri farkettigimi,nelerin degistigini hissettigimi yazicam.  O zamana kadar diyette kalin;) xoxo  Shanti

11 Ekim 2013 Cuma

Neler olmus neler ?:) reytingler tavanda!

Son gunlerde sahip oldugum aslinda onemli olan ama benim farketmedigim birsryi kesfettim icimde:Duygular! Megersem onlar kesfedilmeyi bekliyorlarmis ama bunun icin sadece bir icten gulumseme gerekliymis.  Biliyorsunuz okul acildi,lise 1 oldum ve dersler basladi hatta sinav haftasina ilerliyoruz. Neyseki araya giren bayram tatili daha rahat basimi kasiyabilmemi saglayacak. Anladimki bu son bir ay icinde, verdigin sozleri tutmak dusundugun kadar kolay degilmis. Ama tutmayi becermek bir iradeymis. Bu sene ben de soz vermistim kendime, derslerime odaklanacaktim,gereksiz insanlari takmayacaktim ve kendime zaman ayiracaktim. Biraz zor olsa bile 3 sozumu de tutmaktayim suan. Kendime dikkat ediyorum,kendimi rahatlatiyorum ve seviyorum. Bir yandan da derslerimi tekrarliyorum ve okula kusursuz gitmeye calisiyorum. Gereksiz insanlara gelince... Gecen sene gibi olmayacagina da soz verdim ben bu senenin. İyilik perisi olmak icin yaratilsaydim kanatlarim ve asam olur,pembelere burunurdum. Ama mademki iyilik perisi degilim sadece iyi bir insan oldugumu kabul etmem yeterli. Naif degil,sadece iyi. Kimse onemsenecek kadar ozel degildir hayatta,kimse ekstra degeri ve ilgiyi haketmez,kimse icin hakkini savunmaktan taviz verilmez! Bu sene bunlari soyluyorum hep kendime ve anladimki hayat boyle daha rahat. Dogru insanlarla yakinlasip gereksiz ve negetif enerji veren insanlari atarsan hayatindan mutlu oldugunu farkediyorsun ve degerli hissediyorsun.  Bu sene her lise1in gittigi gibi biz de yolunu tuttuk Marmarisin. Gittik bir koye sporumuzu da yaptik,diyetimizi de bozduk geldik. Ben sadece yeme isini bozsamda herkes icin bu kadarla kalmamisti bu is. Bazilari anladi ki gecen sene "kardesim" "bitanem" dedikleri tam yagli,lezzetli dostluklar megerse yagsiz ve tatsizmis. Hatta islenmismis. Ah zaten 3 temel gruptan olusan donemimiz simdi de 20 tane gruba falan bolundu. Bir de bu 20 tane grup aralarinda hep birer kavga ve aglama olayi yasayinca bu sene daha iyi tanima sansi buldugum iyi arkadaslarim ve bana bu olaylari uzaktan cekirdek citlayip izlemek kaliyor sadece. Resmen soap operaya dondu durum.Reytingler guzel,ailecek izliyoruz biz devam edin:)  Ha bir de ben duygularimi farkettim ve cok hosuma giden bir duygu olustu icimde. Adi ask mis bu duygunun,oda arkadasim aynen oyle oldugunu dusunuyordu. Ask mi? ben asik miydim?! Sadece buz gibi bir suya girip hic konusmadigim birinle goz goze gelip onun gulumsemesiyle asik mi olmustum?! İlk goruste ask dedikleri sey bu olsa gerekti. O gulumsemeyi gordugum anda kalbim carpmaya,suratim gulmeye ve etrafimdaki hersey cennete donustu adeta! Acaba o da mi ayni seyleri hissediyor benim gibi,yoksa muhtesem bir insan oldugundan mi gulumsemisti bana? Nerden bilecekki beni sarhos ettigini? Nereden bilecekki inancli grubuna cokta fazla giremeyen benim sadece onunla konusmak ve guzel bir sohbet etmek icin dua ettigimi? Nereden bilecekki o baska kizlarla ne sekilde konusursa konussun kizlari deli gibi kiskandigimi o anda? Nereden bilecekki sesimin gittigini tek kelime bile soyleyemedigimi ona? Nereden bilecekki onda cok sevdigim bir arkadasimi gordugumu? Bu arada farkettimki ben entellektuel duzeyim git gide alcaliyor. Ne sosyal bir aktivitem var ne de okudugum belli bir kitap. Son bir aydir okulun kitaplariyla birlikte kutuphanemizden aldigim kitaplari da okuyorum. Bu ara Tomris Uyar in Yaz Dusleri Dus Kislari ni okuyorum. Kisa oyku severseniz ve benim gibi biraz Turk Edebiyatini tanimak istiyorsaniz -ki ben sadece İngiliz Edebiyati okudugumu anlayinca basladim okumaya- bu kitabi oneririm.  Bana onunla konusma sansi veren bir gun dileyin sizi seviyorum huzurla kalin XOXO  SHANTI

18 Temmuz 2013 Perşembe

Hmm baslik mi bulmam gerekliydi? :)

Keske yazmadan once yine kafamin daha iyi olmasini bekleseydim. Gecen seferki gibi dogal olarak tabiiki. Diger yoldan yani yapay yoldan da kafami iyilestirebilirim aslinda burada cunku cok fazla imkanim var ama o zaman ilham sahtelesmez mi?
Bu son iki hafta kaybettigim bir seyi geri kazandim sonra cok sikilip kendim biraktim. Pisman miyim? HAYIR!
Belki anlamissinizdir onceki yazimi okuduysaniz, hamster geri geldi ama mutasyon gecirip sicana donustu. Aslinda odamdan gidince benim icin zaten donmustu sicana cunku onu kaybettigimi anlayinca agzima sicilmis gibi hissettim. Ama geri geldiginde MORAL yemine ve SEVGILI mamasina acti. Biraz uslandi,hic gitmemis gibi sessizce kafesine geri girdi,onu oksamaya calisinca kacmak yerine elime kendi geldi ama sonra farkettimki onceden de bana bunlari yapmis sonra yine cekmis gitmisti. Neden bir daha agzima sicilsin ki ben sicayim onun agizna diye dusundum ve hic duygusalliga girmeden onu kuyrugundan tuttum,kafesinden cikardim ve birakin odamin kapisini onu penceremden disari firlattim. Ciddi yaralandi herhalde kalbinden ama olmedi sadece oldu sandi,sican iste ne yapacaksin...sonra birkac kere tirmanmaya calisti pencereme. Soz verdi bana eger onu birakirsam eroine baslayacakmis. Sagolasin cok guldurdu beni ama bir suru komik farem olabilirdi hem de onlar mutasyon gecirip sican olmazdi. Sonunda pes etti zaten. Bakti ki terkedilen o olacak riske girmemek icin benden nefret ettigini soyledi. Ilk defa bu cumleye bu kadar mutlu oldum:).

Neyse,ilhamim gitti. Bu arada cumartesi gunu Turkiyeye geri donuyorum,bunu neden soyledim bilmiyorum.

Bonne Nuit

Bu arada burada cok tatli insanlar var. Ilk defa Anneliese hakkinda bu kadar bilgisi olan birileriyle tanistim. Ayrilmak istemiyorum:(.

6 Temmuz 2013 Cumartesi

3 Temmuzla 4 temmuz arasi bir tarihte, saat: GECE

Bugunun favori sarkisini Fun dan Carry On yapiyorum cunku bu sessiz gecede size yazimi yazarken bu sarkiyi dinliyorum. Yazmamin belirli bir nedeni yok yine,birakalim da cumleler bulsun olmayan nedenini. Ah! Lanet olsun kalemim bitti! Neden bu tukenmezleri daha uzun omurlu yapmiyorlar ki? Yani o kadar sacma icatlar yapan bilimcik insanciklari bir kere olsun da yazarlarin isine yarasin ve tukenmez kalemi adi gibi yapsin. Kursunla yazmak cok rahatsiz edici nedense. Simdi de muzik bitti iyi mi? Gerci George Harisson da iyidir:)

Bugun cok mutluyum biliyor musunuz sevgili okurlarim? Bugun cok neseliyim. Nednei ne ki acaba? Yoksa hoslandigim cocugun benden hoslanma ihtimalinin olmasi mi, yedigin tatlilarin verdigi lezzet mi(ne kadar popo buyutucu olsalar da.),giydigim elbisenin zayif gostermesi mi yoksa? Bu sirada Is This Love,God ve Rock n Roll Train sarkilarini gecip Gypsy Kings Baila Me yi aciyorum. Kipir kipir,o neseli benim gibi!

Gecrnlerde bir yakinimi kaybettim hayatimin icinde. Aslinda kendi gitti hayatimdan ama hani odanda olursun ve ayni odada olsaniz vile hamsterini kaybedincr uzulursun ya iste oyle uzuldum. ( Like a G6 caliyor,gecicem. Uzun parca listemde Bee Gees i buldum,hani su Massachussetssarkisi. ) O yuzden kendi dunyam icinde kaybetmis gibi hissettim. Ama beni bilirsinizki ben hayvanlari severim ve eger hamster odamda mutlu degilse gitmistir. Mutlu degilse onu kafesinden cikarmam gerekir. (Janis Joplin-Summertime) bu bencil bir hamstermis. Demekki beni de sadece ona verdigim moral yemlerinden sevmis. Birgun yemini vermeyi unutunca da gitmis. Ne yapayim ki, hayvan beslemem bir daha. Ozellikle fare. (biktirdi bu sarki,ben Wide Awake e geciyorum. Katy Hanimin tek iyi sarkisi. )
Gecen gun buyukkannemle alisverise gittik. Paris icin giysiler aldik. Ne yapayim aldim. O zuppe piclerin hava atmasini istemiyorum artik bana. Mutevaziligi fakirlikle karistiran bir milletiz biz. Paris e de gitsen,malikanede de otursan giyiminde,esyanda gostermedigin ve hava atmadigin surece fakirsindir sen malesef. (Bitme be Katy bitme! Neyse bit Summertime Sadness basladi.) Tabiiki "zenginim ben" diye hava atip Paris Hilton un kopekleri gibi dolasmiycam ortada. Sadece bakimli,gorgulu ve bilgili olarak(ve belki arada sirada birkac parca marka giysi giyerek) zenginligin asil ne oldugunu gostericem ben. Kardesim Dayla gecrnlerde cok iyi bir soz soyledi:" bazi insanlar o kadar fakirki sahip olduklari tek sey para!" bu cocuk nr zaman bu kadar zeki konusmaya basladi?

Benim uyyumam gerekiyor sevgili okurlarim. Biliyorum ki biraz tuhaf yazdim. (Aspandau Ballet-True) Bunun nedeni ot icmek veya J.D. Salinger gibi ozgur kalemli yazarleri ornek almam degildir kesinlikle. Nedenini ben de bilmiyorum net olarak ama bana ayni su okudugum kitabin ismi gibi soyle diyebilirsiniz: KAFASI KIYAK! ( ha ha ha haaa ha! I know this much as true!)

21 Haziran 2013 Cuma

Hosgeldin Gunes,biraz gec olsa bile:)

Gecen cuma aksamindan bu cuma sabahina kadar durumumu anlatan en iyi sey bir sarki. Yaz uzuntusu vardi cunku icimde. Hatta o kadar uzuldum ki yaz havasina giremedim bile. Evde butun gun oturup agladim,yattim ve bir turlu okulu aklimdan cikartamadim. Bu sene o kadar cok sey yasadim ki cunku... Ama bu modumun nedeni baska birseydi. Bu Shanti yle ilgiliydu sadece. Nedenini anlatmayacagim cunku anlatirsam en yakin arkadaslarimdan birinin bana olan guvenini kaybederim,bunu dogal olarak istemiyorum. Sadece bu sarkiyi paylasip ilk durumumu anlatmak istiyorum size.

Kiss me hard before you go
Summertime sadness
I just wanted you to know
That, baby, you're the best

I got my red dress on tonight
Dancing in the dark in the pale moonlight
Done my hair up real big beauty queen style
High heels off, I'm feeling alive

Oh, my God, I feel it in the air
Telephone wires above are sizzling like a snare
Honey, I'm on fire, I feel it everywhere
Nothing scares me anymore

Kiss me hard before you go
Summertime sadness
I just wanted you to know
That, baby, you're the best

I've got that summertime, summertime sadness
S-s-summertime, summertime sadness
Got that summertime, summertime sadness
Oh, oh, oh

I'm feelin' electric tonight
Cruising down the coast goin' 'bout 99
Got my bad baby by my heavenly side
I know if I go, I'll die happy tonight

Oh, my God, I feel it in the air
Telephone wires above are sizzling like a snare
Honey, I'm on fire, I feel it everywhere
Nothing scares me anymore

Kiss me hard before you go
Summertime sadness
I just wanted you to know
That, baby, you're the best

I've got that summertime, summertime sadness
S-s-summertime, summertime sadness
Got that summertime, summertime sadness
Oh, oh, oh

I think I'll miss you forever
Like the stars miss the sun in the morning sky
Later's better than never
Even if you're gone I'm gonna drive

I've got that summertime, summertime sadness
S-s-summertime, summertime sadness
Got that summertime, summertime sadness
Oh, oh, oh

Kiss me hard before you go
Summertime sadness
I just wanted you to know
That, baby, you're the best

I've got that summertime, summertime sadness
S-s-summertime, summertime sadness
Got that summertime, summertime sadness

Ama bu cuma, bu cuma hersey eski haline geri dondu ve yaz basladi. Daha fazla aynadaki o uzgun surat yoktu artik,daha fazla mutsuz sarkilar dinleyip aglamak yoktu,daha fazla herkese sinirkenip odaya kapanmak yoktu ve en onemlisi artik daha fazla umutsuzluk yoktu.
Sabah basladi hersey. Panjurumu yarisi acik uyumusum farketmeden gece,tabii gece 4 e kadar yabanci dizi izlersem ne yapacagimi unutup aninda oldugum yerde yigilip uyumam normal. Normalde birakin yarisi acik uyumayi 1/10 i acik olursa bile uyuyamam ben. Ama bugun uyaninca farkettim ki bu cok hosuma gitti. Pencerenin yarisindan odama giren o gun isigi sanki gunesin bana bir mektubu gibiydi. "Haydi toparlan artik,gormedin mi ben geldim. Biraz eglenmelisin ben buradayken!" diyordu mektubunda. Belki buraya emir vermis gibi yazmis olabilirim bunu ama bunu o kadar melek bir sesle soyluyordu ki bana hic sinir olmadan kabul ettim bu teklifi. 7 gun sonra ilk defa yuzum gulerek uyandim. Aynamin karsisina gectim kalkip ve aynen soyle dedim: "Sukurler olsun ki Tanri bana yasayacagim bir gun daha verdi,ben de bu gunu bosa harcamayip tadini sonuna kadar cikartacagim.". Giyindikten sonra mutlu bir sekilde salona gittim ve 7 gundur yaptigim gibi Dizimag i acip yeni dizilere bakmaya koyuldum. Ama ilk defa aptallik yaptigimi cunku disarida muhtesem bir havanin ve gunesin beni bekledigini dusundum. Kahvaltiyi hic dusunmeden disariya attim kendimi ve yurudum yurudum ve yurudum! Ama her zamankinden farkli yurudum bu sefer. Bu sefer ask,sevilen kisi,bunalim sarkilar yerine hizli,neseli ve insani gulumsetebilen sarkilar dinleyerek yurudum. Eve gelince dans eder gib hareketlerle bilgidayarima girdim ki haberlere bakayim,yeni sorularimi cevaplayayim ve o an iste en mutlu oldugim andi. Cunku hersey yoluna girmisti,evet hersey eski haline geliyordu! Ne oldugunu soylemeyecegim ama cunku kendime saklamak istiyorum nedenini. Sonra telefonum caldi, uzun suredir gormedigim ve ozledigim akrabalarimdandi bu. İlk defa onlarla cok neseli ve canli bir sekilde konustum cunku ilk defa bugun farkettim onlari ozledigimi. Pasaportum geldi sonra,bilmem soyledim mi, Fransa ya gidiyorum. Paris e. Belki size suratimda bir maskeyle Eyfel Kulesinin onunde bir fotografimi gonderirim, Operadaki Hayalet gibi yani:)
Bugun farkettim ki Gunes geldi,benim icin geldi ve su sarkiyi soylemeye basladim onu karsilamak icin:

Here comes the sun (doo doo doo doo)
Here comes the sun, and I say
It's all right

Little darling, it's been a long cold lonely winter
Little darling, it feels like years since it's been here
Here comes the sun
Here comes the sun, and I say
It's all right

Little darling, the smiles returning to the faces
Little darling, it seems like years since it's been here

Here comes the sun
Here comes the sun, and I say
It's all right

Sun, sun, sun, here it comes
Sun, sun, sun, here it comes
Sun, sun, sun, here it comes
Sun, sun, sun, here it comes
Sun, sun, sun, here it comes

Little darling, I feel that ice is slowly melting
Little darling, it seems like years since it's been clear
Here comes the sun
Here comes the sun, and I say
It's all right

Here comes the sun
Here comes the sun, and I say
It's alright
It's alright

12 Haziran 2013 Çarşamba

Sevgili Koruyucu Melegim Anne...

Gecen sene bugun yine Anneliese icin bir yazi yazmistim. Beni takip edenler bilir,Anneliese in hayatindaki onemli tarihler benim icin de onemli tarihlerdir. Bugun Anneliese 84 yasinda. Ben de 84.yasini kutlamak icin ona bir mektup yazmak istedim.

" Sevgili Koruyucu Melegim Anne,
68 yil gecti sensiz. Tamam belki bu 68 yilin tamaminda degilde son 15 yilinda yasiyorum ama sonucta yillar onemli degildir,uzaklasan kisiye verilen degrr onemlidir ve biliyorsun ki sana verdigim degeri baska hicbir seye vermiyorum ben. Eger benim hayatima karsilik seni tekrar insanliga gondermek gibi birsey olabilseydi hic dusunmeden hayatimi feda ederdim senin icin. Gecenlerde bir soru sordular bana,bugunun yarini olmasaydi ne yaparmisim. İlk basta senin evine giderdim ve yikilmis kestane agacinin yerine senin icin yaptigim deniznkabugunu koyardim. Heykelinle konusurdum,gunlugunu saatlerce izlerdim. Odanin duvarina yapistirdigin unlulerin resimlerine bakardim ve daha sonra cati katina Peter ve senin pencereden disari baktiginiz ve ilk opucugunu aldigin yere giderdim. Daha sonra Bayan Miep Gies in calisma masasina gider ve gunlugunu sakladigi dolaba bakardim. Son olarak butun toplama kamplarini gezer ve dua ederdim hepsinde. En son Bergen-Belsen kampina gider ve seninde icinde yattigin toplu mezarin onunde durur ve olmeyi beklerdim. Senin yaninda olmek isterdim cunku,bu sayede mutlu olebilirdim.
Ailen nasil? peki ya BayanMiep, Bayan Bep,Bay Kleiman ve Bay Kugler? Petronella,Hermann,Pfeffer ve Peter peki? Ilse ile orada karsilastiniz mi? Ben burada kalan henuz yanina tasinmayan arkadaslarinla hala gorusemedim. Onlarla konusmak,sohbet etmek ve seni anmak o kadar cok istiyorum ki... Annem bazen bana neden seni bu kadar onemsedigimi sorup duruyor. Anlamiyor ki beni hic! Anlamiyor ki senin yazilarinda bazen kendimi buldugumu,senin bana vicdanim oldugunu gosterdigini,hayatimi guzellestirdigini... Belki de sen bana Tanri dan bir hediyesindir. Cunku eminimki sen olmasaydin ben asla kendimi iyi hissedemeyecektim. Hicbir zaman boyle bir blogum olmayacakti,hicbir zaman yeme bozuklugundan kurtulamayacaktim,hicbir zaman hayvanlari ne kadar sevdigimi ve onlarin benim dostum oldugunu dusunemeyecektim,hicbir zaman vicdanimin farkina varamayacaktim. İyiki yasamissin Anne,iyiki bu dunyaya adimini atmissin. Belki haketmedigin bir sekilde tasinmak zorunda kaldin buradan,kompleksli bir cahil yuzunden dunyadan oldun. Paris e gidemedin, Peter le evlenemedin, film yildizi olamadin veya arkadaslarinla son birkez bulusup Amsterdam in sokaklarinda dolasamadin. Ama birsey istedigin gibi oldu: Oldukten sonra da yasadin.

Seni seviyorum Anne,
İyiki dogdun. "

1 Haziran 2013 Cumartesi

Bugun oradaydim...

Hepimiz neyden bahsettigimi basliktan anladik. Yazacak o kadar cok seyim olsa da inanin tekrar yazmaya cok ama cok halsizim suan. Ama bir anlik bir duygu patlamasiyla eve geldigimde hemen ask fm imdeki Gezi Parki ile ilgili sorulardan birine herseyi yazdim. Simdi aynilarini buraya da yaziyorum.

Ben de oradaydım,ailem endişelenip beni geri aldı,ısrar etsem de kalmak için sonunda eve gitmek zorunda kaldım.Olaylar fenaydı.Biz orada dogamızı korumaya çalışıyorduk,parkımızı ve en onemlisi ise gururumuzu! hepimiz bir araya gelince ne de güçlendik değil mi? bu çok guzeldi ama bir insana insan dışı bir varlıkmış gibi davranan polisleri görmek çok acıydı.Bugun bir polis bana oyle bir kufur etti ki...sinirim bozuldu ve aglamaya basladım. sırf agaclarımızı korudugum,protesto hakımı ullandıgım ve hıcbır sıddet ıceren davranısta bulunmayıp sadece bagırıp cagırıp parkımıza sahıp cıktıgım ıcın yollu oldum. Cok sinir bozucuydu ama orada gerekırse sonuna kadar kalır ve gerekırse kendımı feda ederdım. O olen ve yaralananlar bır kahraman olarak anılacaktır. polislere ise bakıs acım artık cok farklı artik.
Ayrıca sayın hukumet,
Hem cevremızı koruyalım dıye reklamlar yapıyorsunuz,hem siddete son dıyorsunuz sonra da agacı kesıp AVM acıyor,protestocuları tekmelıyor ve olduruyorsunuz! bız AVM falan ıstemıyoruz,bız parkımızı ve agacımızı ıstıyoruz!
Burayı toplama kampı falan sandınız sanırım,basbakan sen de kendını dıktator sanıyorsun herhalde! gaz odası yarattınız resmen! polisleri de SS subayına donusturdunuz! Ama sen bilirsin dıktatorlerın sonunu! o toplama kamplarından da birlik olup kahraman olan ne cok ınsan var biliyor musun? Biz de birlik olduk ve tum halk birlesip tek bir guce donustuk! Simdi oyle gucluyuz ki bizi rahatsiz edene hakettigini verebilcez! Olmadi tayyip,bu sefer sen kaybettin. Simdi halkin guclu olma vakti!

30 Mayıs 2013 Perşembe

Uzun bir aradan sonra:Okul arkadaslik ve masumlar...

Aslinda bu aralar yazmasam cok daha iyi olurdu ama ilham perileri ugrarsa onlari tam zamaninda kullanmak gerikir degil mi? :) gerci sadece onlar degil bana ilham veren. Son zamanlarda o kadar cok sey yasadim ve o kadar degerli insanlarla tanistim ki bu yaziyi yaziyorum suan.

Hani demistim ya ne kadar zorluk cektigimi okulda,bu daha da artti simdi. Bu okula gelmeden once hep kendime gore insanlari sonunda bulabilecegimi umuyordum ve bu sefer cok inaniyordum buna. Ama o son bir aydan sonra asosyalin tekine donustum. Ne kadar sosyal bir sinifta olsam da kimsenin beni sevmedigini hissetmek yapti beni asosyal. Ne zaman konussam onlarla hep olumsuz sozler duyuyordum kafamda.
-Naber Shanti?:)(Kotu oldugunu biliyorum cok ama cok bunalimsin!)
-İyiyim. (Neden benden nefret ediyorsun?)
Aynen boyle dusunuyordum. Aslinda neden gecmiste yasanmista bitmis gibi anlatiyorum bilmiyorum,bunlar halen devam ediyor. Belki bana birsey yapmiyor insanlar(gereksiz insanlarin kompleksleri yuzunden yaptiklarina zaten gulup geciyorum.) ama ben hep benden nefret ediyorlar gibi hissediyorum iste. Bu dusuncelere sahip tek kisinin ben olmadigimi biliyorum,beni anlayan en azindan bir kisi var aslinda ama kizcagiz benim yuzumden zaten neler cekiyor simdi bir de benimle dolasirsa okulda Tanri bilir bana neler yapacaklar. Sakin bencil oldugumu falan dusunmeyin benim, sadece kimligimin aciga cikmasini istemiyorum. Bana her gun telefondan anlatiyor "bugun ne oldu biliyor musun?" diyerek basliyor konusmaya hep. Sonra oyle seyler anlatiyor ki bazen gercekten benim de sinirjm bozuluyor ve agliyorum sonra da gulme krizine giriyorum 5 dakikaligina bile olsa. Kizcagizdan supheleniyorlar Shanti mi diye. Kiz ne kadar degilim dese de insanlar hep sessizi ezer,ona zorbalik yaparlar. Hep kizin ustune gidiyorlar,hep ugrasiyorlar onunla. Bir de neler demisler neler benim hakkimda. Shanti ne bucim isimmis efendim,amaci neymis ismimi saklamamin, yoksa Hannah Montana mi olmaya ozeniyormusum ben?
Acikcasi insanlarin zavalliligina guluyorum ben burada sonra da "nasil insanlar yaratiyorsun Tanrim sen?" diye soruyorum. Yazik sonucta,kendilerini tatmin etmek icin masum insanlarla ugrasmak ne buyuk issizliktir. Bazen kizcagiza uzuluyorum. Benim yuzumden ne cektin be sen diyorum. Hatta agliyorum ne yapacagim ben diye bazen.

Bazen diyorum ki,galiba benim ait oldugum yer internet. Keske South Parkta oldugu gibi internet diye bir bulusma noktasi olsaydi da arkadaslarimla bulusabilseydim siye dusunuyorum. Ne de guzel olurdu! Bu bulusma noktasi da keske benim siginagim olan giyinme odam olsaydi. Sonucta zor durumda hissettigim zaman kendimi hemen oraya saklanirdim ve arkadaslarim da benimle olurdu.
Genelde ask fm den buldum arkadaslarimi. Tabii en yakinim olan Hazal i facebooktan buldum. Daha sonra ask fm hesabi acinca kendim gibi insanlar oldugunu farkettim. Bazilari bana UMUT verdi, bazilari ATAturkcuydu, bazilari bir sarki dinledigimde benim tarafimdan ANILiyordu, bazilari ise cok guldugum zaman "MUSA askina!" diye bagirdigim zamanlarda konustugum biriydi. Hepsi bejim icin cok ama cok degerli,onlari cok seviyorum. Bazen keske beni tanisalardi diye dusunuyorum ama hicbir zaman haydi adini soyle diye israr etmediler bana. (okuldaki bazi ahmaklarin arkadaslarima Shanti kim? diye sormalari ve israr etmeleri gibi yapmadilar. Tanri Askina! Ne bekliyorsunuz bunu sorarken? Kiz soyleyecek mi orada?) Hatta aralarindan biri oyle birsey soylemisti ki bana gercekten cok mutlu olmustum ve bir iki damla gozyasi dokmustum:) :" sen cok ozelsin Senin adini,yuzunu yani seni hic gormesem de sen ozelsin. " o gozyaslarimin sebeplerinden biri ilk defa kendimi ozel hissetmemdi. Bunu elbette ailemden hep duyardim ama sonucta onlar benim ailem ve boyle demeleri ozel hissettirmiyordu beni. Ama ilk defa ailem disinda biri bana ozel oldugumu soylemisti.
Bazen onlara bakinca kendimle mi konusuyorum diye dusunuyorum. Cunku yasadigim seyler,yaptiklarim,denediklerim bazen onlarin yaptiklarina o kadar cok benziyor ki... Simdi yaaadigim herkeseyi anlatacagimi sandiniz sanirim. Ama anlatmiycam cunku benim yasadiklarimi bilirseniz onlarinkileri de tahmin edebilirsiniz.

Bu arada bugun ilk sinavimizi olduk okulda. BERBATTI! sanirim bu sene butunleme sinavina kalicam. Kalmak istemiyorum,lutfen benim icin dua edin,bana sans dileyin ki tekrardan okumayayim ayni donemi.
Sizi cok ama cok seviyorum.
Shanti shanti:)

7 Mayıs 2013 Salı

Ilham perileri gidince

Inanin ne yazacagimi bilemiyorum suan buraya. Ama icimden bir ses "yazmalisin Shanti" diyor bana.
Bos bakislarla onumdeki bos sayfaya bakabilirdim suan ama icinde bulundugum hali anlatmak varken,yani yazmak icin bir konu neden hic birsey dusinemeyecek kadar bos bir kafam oldugunu hatirlatayim ki kendime? Bu sekilde de hatirlatiyorum aslinda dusjndugum hic birseyden anlam cikaramadigimi,ILHAM PERILERIMIN UCUP GITTIGINI ve onlari ne kadar cok ozledigimi ama yaziya dokunce daha az huzun veriyor.

Son birkac haftadir hep derin derin dusunuyorum neden surekli gerekli geresiz herseye guldugumu,durup dururken tuvalete kapanip kimseye belli etmeden 3 dakikalik aglama krizlerimin nedenini,internette tanisipta arkadas oldugum insanlari birgun kaybedecegim korkusunu,okul fobimi,acaba bir insanin birkac kere ergenlige girip giremeyecegini ve en onemlisi nasil bu hale geldigimi.

Bu okula umutlarla girmistim. Cok guzel bir kiz olacaktim,yakisikli ve zeki bir erkek arkadasim,beni seven ve benim kadamdan insanlardan olusan bir arkadas grubum, siniftaki ortalamanin en az 10 puan ustunde notlarim, herkesin sahip olmak istedigi bir sosyal hayatim olacakti. Peki ben ne yaptim? Tum hayallerimin icine ettim. Sahip oldugum seyler bunlardan o kadar farkli oldu ki...bazen eskiden gitmeye bile katlanamadigim eski okuluma geri donmek bile istedim. Notlarim berbatti,guzellesmek yerine bir anda cirkin bir kiz olmustum, erkek arkadas o kadar onemli degildi aslinda ama o da zaten cirkinlesince olmadi,arkadas olarak ta yine bahtsiz ciktim. Senenin ilk basinda biriyle tanistim arkadas olduk sadece 3 HAFTALIGINA daha sonra farkettim ki onun kuyrugu olmaya basladim. Daha sonra ise iyi bir arkadas grubuna tam girdim derken grubun icinden bir ruh hastasi diger arkadaslarimdan beni uzaklastirdi. Tek nedeni mutlulugumdu. Ona gore ben mutluysam o da mutlu olmaliydi ve onu ben mutlu etmeliydim. Notlarima gelince... Birakin ortalamanin ustunu ortalamada bile degiller. Ne kadar cabalasam da yukselemiyorlar. Bazen gercekten kendimi gerizekali diye dusunuyorum.


Bu sene cok ama cok sey kaybettim: Vucudumun guzelligini,zekami,arkadaslarimi,sevdigim insanlari,sagligimi,irademi ve en onemlisi Guvenimi ve ILHAM PERILERIMI
Cok gereksiz seyler kazandim:
Surekli aglama krizleri,seker aliskanligi,dusmanlar,gerizekalilik...

Her zaman bir umut isigi vardi icimde bu kotu olaylara ragmen. Ama cok gecmeden sonup yenisi yanardi.

Tam bunlari size yazarken birinden yine bir UMUTtan cevap bekliyorum. O sirada taninmayan bir ses bana "Insallah bir gun uzgun bor insan kadar uzulursun,ne fazlasi ne eksigi. " yaziyor. Acaba izleniyor muyum diye dusunmeden edemiyorum. Sanirsam UMUT gitti,bikti benden. Onunla birlikte ilham perileri de gitti.



22 Nisan 2013 Pazartesi

Bu yazi sana gelsin Connor:))

Biliyorsunuz ki daha once hic arkadaslarimdan birine ozel bir yazi yazmadim. Elbette onceden bahsettigim bir suru arkadasim vardi ama hicbirine ozel olarak bir yazi yazmamistim. Ama arkadasim Connor icin yazdigim bu yaziyla blogumda bir ilki baslatiyorum:) artik arkadaslarim hakkinda daha cok sey yazacagim sanirim bu yazidan sonra. Degerini bil Connor,blogumda bir ilksin;)

Connor la aslinda hic yuz yuze gorusemedik. Ama zaten kimligini saklayan bir kizdan arkadaslariyla (sirrini bilmeyen arkadaslari) yuz yuze gorusmesini bekleyemezsiniz. Onunla ask fm adli internet sitesinde tanistik. Normalde boyle sitelerden nefret ama nefret ederdim ama bir kere uye olunca gercekten birakamadim. Neden birakamadigimi da bilmiyorum gerci.

Neyse, biz Connor a donelim. Connor i ilk basta Erdem ismiyle tanidim zaten. Bloguma bir goz atmis ve yazilarimin bazilarini cok begenmis:) zaten ondan sonra bana bir ara "ilginc kiz" diyordu:D
İlk basta onu Erdem adiyla tanidim cunku Amerika da dogmus ve Connor ismini almis. En azindan ben oyle biliyorum.
Onunla cok cabuk arkaeas olduk cunku hem cok iyi bir cocuk hem de benim gibi tas koleksiyonu varr:D (bilmeyenler simdi ogrendi tas koleksiyonum oldugunu;)) Iyi bir cocuk oldugunu nereden biliyorsun diye sorucaksiniz bana simdi, nedeni su: Ona sorulan sorulara ve cevaplara bakinca farkettim ki cok humanist ve kibar bir sekilde cevapliyor sorularini. Ayrica cok ama cok duygusal oldugunu da dusunuyorum. Hani bazi insanlar olur ya gerekli gereksiz herseye kufrederek ve hakaret ederek cevap verir ve yorum yaparlar, Connor kesinlikle onlardan biri degil.

Bu yaziyi gordugun senin icin yazdim Connor:) Aslinda fanpage istedigini biliyordum ama bu yaziyi da begenirsin umarim:)
Seni seviyorum,cok iyi bir arkadassin;) :) <3

Not: Bu arada benim icin yazdigin yaziyi inan ki cok ama cok begendim:) tesekkur ederim<3

9 Nisan 2013 Salı

Kisa oykulerimden:)

Bazen buyuk hayaller kurarsiniz ve hepsino gerceklestirebileceginize inanirsiniz. Ne kadar imkansiz olduklari onemli degildir bu hayallerin,belki de siz bir "ilk" olacaksinizdir veya "en" ile baslayan unvanlardan birini alacaksinizdir. Hemen bir idol bulursunuz kendinize. Bu idol bazen ilgilendiginiz konuyla cok uzaktan alakalidir belki de konunuzun anahtar kelimesidir. Sonra yeni ozlu sozler,yeni yasam tarzi,yeni aliskanliklar ve bunun gibi seyler girer hayatiniza. Ne yazikki bu hayaller icon yapilan planlar genellikle gerceklesmez yani "batar". Bu durum ayni Shanti Love in hikayesine benzer. Sonu henuz tamamlanmamis bir hikayesi vardir onun.

Hayaleperestti Shanti,hatta onun hayalleri hayalgucunun bile otesi birseydi. Kabul edelim ki cok mantikli hayalleri yoktu. Kucucuk bir kizkeb Kleopatra yi idolu olarak benimsemis ve saclarini ayni filmlerdeki Misirlilar gibi kisacik ve kahkullu kestirmisti. En buyuk hayali kendi mumyasina sahip olmakti. Birkac sene sonra Kucuk Denizkizi filmine kafayi oyle bir takmisti ki denizkizlarinin gercek olduguna ve eskiden yasadiklarina hala da bazilarinin "varolmayan ulke" diye bilinen Atlantis te yasadiklarina inanirdi hep. En buyuk hayali bir denizkizi olmakti. Yavas yavas buyumeye basladi. Cogu buyumekte olan kiz cocugu gibi bir ara "suslu" diye cagirilan biri oldu. Bu siralarda modayla tanismisti ve ilk goruste asik olmustu ona. En buyuk hayali moda tasarimcisi olmakti. Hayalindeki elbise pespembe,tek omuzlu,bacaktan yirtmacli ve tuyluydu! Ama haladenizkizlarina takikti ve Yunan Mitolojisi ilgisini cekiyordu. "Sirenler Efsanesi" cok ilginc gelmisti ona ce mutlaka yatmadan once okurdu onu. Bu arada bir yetenegini daha farketti: O tam bir ressamdi! Kucukken de cok guzel resim cizerdi ama artik kendini bir profesyonel olarak goruyordu. En buyuk hayali herseyde basarili olan bir super kiz olmakti! Ergenligin hemen oncesinde hayal dunyasiyla normal dunya arasinda bir yere tasinmisti ve normale yakin bir kiz cocugu gibi davranmaya calisiyordu. Ancak normal bir kiz cocugu gibi degildi o: bildigimiz erkek fatmaydi! Karate yapiyordu,en yakin arkadaslari genellikle erkeklerdi ve hep rock muzik dinliyordu. Bu siralarda entellektuel yani baskinlasmaya baslamisti. Unlu ressamlarin hayatlarini arastirmayi seviyordu ve ilk tuval calismasini yapmisti. Ama hayali unlu bir karateci olmakti. Ne var ki ergenlige girince bu hayalini de unuttu. Onun tek dusundugu sey ornek aldigi film yildizlariydi,ancak ne kadar ugrassa da onlara benzeyemiyordu. Resim yapmaya kusmustu cunku ogretmeni ona baski uyguluyordu o resim yaparken. O ozgurlugunu resimde gostermek istiyordu oysa. Ama bu sira muzige takmisti yine kafasini. Ama artik dinlemekle kalmak istemiyordu,muzigini kendi yapmak isityordu. Gitar dersi almak istiyordu,aldi da. Bu ders onun yeni bir yetenegini daha gosterecekti ona: Sarki soylemek! Artik bir muzisyen olmak istiyordu,Grammy yi elinde tutmayi hayal ediyordu hep.
Daha sonralari muzikle beraber Hint Felsefesi ne de ilgi duymaya basladi. Karma ya inaniyordu. Arkadasi Fifi ile yoga ya basladi. Onu bazen kiskanirdi cunku herseyleri ayniydi. Birlikte sarki soyler,birlikte yoga yaparlardi. Ama belki de Fifi ondan daha yetenekliydi. Hayali yoga egitimi icin Hindistan a gitmekti,daha sonra da rock yildizi olacakti...
Dunyayi kesfedip ogrenmeye basladigi donemlerde Anne Frank ile tanisti ve kisa bir sure sonra onu koruyucu melegi olarak benimsedi. Cunku onun yerine koymustu kendini Shanti ve ilk defa vicdanin,acinin,korkunun ne oldugunu bu kadar derinden hissetmisti. Gunlugunu okudugunda bazen kendi hayatindan kesitlerle karsilasiyordu. Onun gunlugu Shanti icin artik Kutsal Kitap gibi birseydi cunku Shanti gunlugu okuduktan sonra bambaska bir insan oldu. En buyuk amaci dunyadaki tum sorunlari cozmek,kardesligi ve barisi insanlara asilamakti. Bu sirada bir blog acti ve hayvan haklari,insan haklari,ozgurluk,doganin onemi,irkciligin kotulugu,din kardesligi hakkinda yazilar yazdi. Amaclari ve hayalleri buyumustu. Artik "en genc Nobel Baris Odulu sahibi","En iyi aktivist blogger" unvanlarini almak ve Anneliese in evini gorup onu taniyan herkesle sohbet etmek istiyordu. Ama yeni okula gelince bunlarin hepsinin batmaya basladigini farketti. İlhami bir anda kaybolmustu ve protestolara daha az katilmak zorunda kaliyordu. Artik sadece Anneliese vardi ama hayalleri git gide boslasiyordu.

Gordugunuz gibi Shanti fazla hayal aleminde yasayan bir kizdi. Bir o kadar da maymun istahliydi. Hikayesinin henuz bir sonu yok cunku hala yasiyor venbu durumda. Hala batirdigi hayallerini yeniden duzeltmeyi dusnuyor. Tabiiki cok cok kotu durimda degil. Blogunu kapatmadi ama yazmak istedigi kitabini bir turlu yazamadi ayrica blogu istedigi basariyi elde edemedi. Bunlar yine kendi sucuydu aslinda. Cunku maymun istahiyla herseye atlayip birsey yapmaya calisirken bir halt olamamisti.

Yazar: Shanti

-Gordunuz iste,bu brnin yazdigim kisa bir oyku. Sanirim cok Oscar Wilde okumak kisa oyku yazmami sagladi. Bu hikayeyey son vermedim cunku neden bu duruma geldigimi o zaman bilmiyordum. Ama suan tahmin edebiliyorum neden veremedigimi. Ama sadece tahmin: belki de benim en buyuk hayalim kim oldugumu kesfetmekti yani neredeyse tum insanlar gibi.

28 Şubat 2013 Perşembe

Hosgeldin Ruzgar

Baslaiga bakinca size siir paylasacagimi falan sanmis olabilirsiniz. Ama hayir, ben size Ruzgar 'i yani bizim tanidigimiz eski Nil'i anlaticam.
Cogunuzun zaten Hurriyet te Ayse Arman in roportajindan haberiniz oldugunu biliyorum. Ama Ruzgar beni verdigi cevaplar ve ozgurlugune kavusma hikayesi ile o kadar etkiledi ki buraya da onun icin bir yazi yazmam gerektigini dusundum.

Ruzgar,26 yil once "Nil" olarak dunyaya geldi. 5-6 yaslarinda diger kiz cocuklarindan farkli oldugunu anlamaya basladi. Onun yasiti olan kucuk kizlar hep pembe elbiseler,barbie bebekler ve cicekli bocekli seyler dusunurken, o ayni kendi yasiti olan erkek cocuklari gibi seyler dusunuyordu: oyuncak arabalar,futbol... Ne zaman evcilik oynanacaksa hep baba olurdu o.
Cok iyi futbol oynardi ve mahallede hep erkek cocuklarla takilirdi. O zamana kadar bunun sadece hosuna gittigi icin oldugunu sanardi, ta ki 14 yasina kadar. Artik buyumustu ve ergenlik doneminde bir genc "kiz"di. Iste tam bu yasta kendisinin kiz degil tam bir erkek oldugunu anladi. Faketti ki kizlardan hoslaniyordu ama bir kadin bedeni icindeydi.

Bu sirada annesi onu 10 yasindayken ajansa kaydetmisti ve 15 yasindayken ilk reklam filminde oynamisti Nil. Bu reklam Molped reklamiydi ve bu reklam ona bir suru reklamda oynama sonrasinda da ilk defa bir dizide oynama sanslarini kazandirdi. Daha sonra onu birsuru dizide gorduk.

Liseye gidiyordu ama bu onun icin biraz iskence gibiydi. Kendi deyimiyle "gizli liste" ye uymak zorundaydi ki kimse onun hissettiklerinden suphelenmesin. Diger kizlar gibi etek giymek zorundaydi,onu en cok rahatsiz eden seylerdendi bu. Ama kiz gibi gorunmeliydi.


Cok guzel bir kizdi. Bu is te onu rahatsiz eden birseydi. Cunku guzel olunca erkekler ona asiliyor,hoslaniyor ve ona asik oluyordu.

Uzun bir sure boyunca hissettiklerini kimseye anlatmadi,hep icinde sakladi. Basarili bir oyuncuydu. Sanki bir kadinin rolunu oynayan erkek gibiydi ama rolden cok sikilmisti. Yine kendi deyimiyle sanki bir hapishanede gibiydi ve bir an once o parmakliklarin ardina gecip ozgurlugune kavusmak istiyordu. Yani artik bir an once erkek olmak istiyordu.

21 yasina geldiginde artik birine hissettiklerini anlatmanin zamaninin geldigini farketti ve annesine gitti. O escinsel degildi,sadece icinde bir erkek ruhu vardi. Ailesi de ona hep destek oldu bu konuda. Ama tabiiki alisildik bir durum olmadigindan biraz zorlandiklari da oldu.

25 yaslarindayken yasadigi psikolojik sorunlar artik onun bu kadin bedenine katlanamayacaginin bir gostergesiydi. Artik ozgurlugune kavusmanin ve ozune donmenin zamaniydi onu icin. Oyunculugu cok seviyordu ama hep bir kadini canlandirmasi onu ozunden uzaklastiriyordu. En sonunda erkek bedenine gecmek icin ilk adimi atti. İlk basta psikologa gidip neler hissettigini anlatmasi gerekiyordu. Daha sonra doktor gozetiminde hormon almaya basladi ve yavas yavas erkek bedenine girmeye basladi. En sonunda ise ameliyata girip tam bir erkek oldu.
En sonunda mutluydu,en sonunda o 26 yillik yalnizligi gitmisti yani en sonunda hapishaneden cikip evine donmustu.
Artik Nil olmustu ve Ruzgar onun yerine dogmustu. Hani reenkarnasyon bardir ya, ruhun olmez ve beden oldukten sonra baska bir bedende sifirdan baslar. İste ayni ona benzettim ben bu olayi. Ayni ruhtu yine ama baska bir vucutta ve sifirdan baslamis bir zamanda.

Ruzgar icin bir suru sey soylendi. Bazilari askere gidip gitmeyecegini,bazilari sevgilisi olup olmayacagini,bazilari da soyadini degistirip degistirmeyecegini dusunuyorlar. Bence bu sorulari onlar degil de Ruzgar in dusunmesi ve eger kendi isterse Turkiye ye duyurmasi gerekir.

Bazilari ise acimasiz elestiriyorlar ki bu insanlar genellikle homofobik veya aptal oluyor. Onlara sunu soylemek istiyorum: Ruzgar kendisinin escinsel olmadigini zaten soylemis,olsa bile kimsenin onun hakkinda boyle konusmaya hakki yok. Ayrica Ruzgar in cinsiyet degistirmesi sizi neden bu kadar rahatsiz ediyor da onu olumle tehdit ediyorsunuz? " Benim hayatım, benim seçimim, benim cinsel organım… Kimseyi ilgilendirmez. Kimseye laf düşmez. Böyle düşünüyorum." demis Ruzgar. Iyi de demis!

Bir yandan da ona destek yagiyor. Ben de destekliyorum onu. Onun hep arkasindayim!

Ben onun ozgurlugune kavusmak icin ve dikkatleri uzerine cekmmemek icin harcadigi emeklere hayran kaldim. O gercekten cok ama cok ozel bir insan. Nil i tekevizyonda cok guzel bir kiz olarak tanimis ve hayran kalmistik ama bu Ruzgar a da ilk goruste hayran olduk. Cunku cok cesur ve cok rahatti.
Ruzgar a yeni hayatina hosgeldin diyor ve ona basarilar diliyorum. Umarim cok mutlu olursun,olacagini biliyorum.

15 Şubat 2013 Cuma

Bayan Miep...

Sevgili Bayan Miep Gies,

Nereden baslasam bilemiyorum cunku ayni seyleri belki de Otto Amca ya da yazmistim. Size ne kadar minnettar oldugumu soylememe gerek yok sanirim. Nasil minnettar olamam ki? Siz benim koruyucu melegimi ve ailesini elinizden geldigince iyi bir sekilde sakladiniz ve onlarin daha erken bir sekilde olmesini engellediniz. Tabii ki bunu yalniz basiniza yapmadiniz. Otto Amca o kadar sansliydi ki aslinda,dunyanin en sadik calisanlarina sahipti. Hicbir zorunlulugunuz olmadigi halde onlari korudunuz ve sakladiniz. En onemlisiyse Otto Amca yardim istediginde hic dusunmeden kabul ettiniz bunu. Siz gercekten meleksiniz,hepiniz!: Siz,Bayan Bep,Bay Kleiman ve Bay Kugler.

Siz benim icin cok ama cok degerlisiniz. Cunku sayenizde Anneliese i tanidim,daha adaletci ve daha vicdanli bir insan oldum. O gun yani o lanetli gun gunlugu hemen saklamasaydiniz ben asla bu blogu kuramayacaktim,asla bu savastan haberim olmayacakti,asla vicdanli bir insan olamayacaktim. Beni koruyucu melegim le tanistirdiginiz ve daha iyi bir insana donusturdugunuz icin size tesekkur ederim.

Sizi malesef cok uzaklara tasindiginizda tanidim. Tabiiki cok uzuldum ama bir yandan da sevindim. Cunku tum sevdiklerinize kavustunuz tasindiginiz yerde. Anneliese e , Margot a , Otto Amca ya,Edith Teyze ye, Van Pels Ailesi ne ve tabiiki aralarinda esinizin de oldugu sadik is arkadaslariniza. Lutfen onlarin hepsine birer birer minnettar oldugumu hepsinin kalbimde ozel bir yeri oldugunu soyleyin. Anneliese in ise artik bir parcam haline geldigini ona iletin. Belki bunlari yazarken ben duyuyorlardir zaten ama siz yine de soyleyin bunlari.

Sevgililer Gununden bir gun sonra dogmussunuz. Ne kadar guzel! 4 yildir yanimizda degilsiniz ama ondan onceki 100 yil herseyi gormussunuz. Keske sizi daha once tanisaydim diye uzuluyorum bazen. Keske daha once tanisaydim da sizi belki bir gorme sansim olurdu diye dusunuyorum. Tabiiki Anneliese in en yakin arkadaslari hala burada ve umarim tasinmaya uzun bir sure sonra karar verirler,hepsi cok degerli benim icin ve onlardan ogrenecegim cok sey var. Ama siz o lanetli gunu,ev yasamlarini,eglencelerini yani herseyi gordunuz. İnanin burada olsaydiniz gorusmek icin sizinle neler yapmazdim.

Sizi cok ama cok seviyorum.
Tesekkur ederim,hersey icin
İyiki dogdunuz,Mutlu 104. yaslara
Herkesi cok sevdigimi iletin
Hoscakalin.



11 Şubat 2013 Pazartesi

Internet beni satin aldi

Uykusuz her gece
Bu soguk kahvede
Sabahlari bazen gunlerce
Rruyalarima gelme diye
Uykusuz her gece
Yorgunum olesiye
Unutur muyum seni
Yorulsam her gece?

Bir an bu sarkinin cok uygun oldugunu dusundum bu yaziya. Cunku hem uykusuzum hem de yaziyorum bloguma. Ayrica tum gun bu sarki aklima takildi o da ayri bir neden:)


Uzun zamandir yeni yazi yazmak icin ilham gelmiyor diye uzuluyordum. Neden boyleydi? Neden yazamiyordum? Yazin haftada en az iki kere bloguna yazan ben artik 20 gunde bir zar zor yazmaya baslamistim. Mutlu muyum bundan peki? Hayir!

Nedenini tam ben de bilmiyordum. Ilk once okulda cok yoruluyorum,derslerden zaman kalmiyor diye diye bunun benim sucum olmadigini savunuyordum. Ama dersler de bir yere kadardi. Zaten fazla olsa da dersler, ben cok caliskan sayilmazdim. Her zaman takdirle ve hepsi 5 olan bir karneyle gecmeye alismistim aslinda ama bu sene birakin takdiri ve 5 notunu bir onur belgesi bile alamadim! Bu karneyi gorunce zaten sorunun dersler olmadigini,benim baska seylere kafami cok yordugumu farkettim(gec bile olsa).

Ilk once ne zamandan beri az yazdigimi dusundum. Okul basladigindan beri yazmiyordum duzenli olarak. Peki o donemlerde ne yapmistim da bu benim ilhamimi goturmustu ve blogumu sabote etmisti? Onu da bugun farkettim. Sorun ask.fm di. Okul basladigi zamanlarda kendime bir ask.fm hesabi acmistim ve blogumla mesgul olacagima daha cok orada zaman gecirmeye baslamistim. Her gun 100 kadar soruya cevap veriyordum neredeyse. Ama bugun Shanti nin blogunu okumus olanlardan biri son yazimin cok sikici oldugunu ve ne zaman yeni yazi yazmayi dusundugumu sormus. Daha sonra ne yazarsam ve nasil yazarsam begenilebilecegini sordum ona. Gunluk seylerden bahsetti: okul,hayat,dedikodu:D... Ama bunlari zaten yaziyordum. Ayrica Din konusuna cok degindigimi ve hep ayni seyleri yazdigimi dusundugunu soyledi. Aslinda hakliydi. Bu konudan konusmayi cok seviyorum ama her zaman ayni konuyu yazmak okuyuculara fenalik verebilir ve ben bunu dusunemedim:D Son olarak bana ask.fm de zaman gecirecegime blogumla ugrasabilecegimi soyledi. Yine ilham gelmiyor diye karsi ciktim ama hakliydi da belki. Belki de bilgisayarda vakit gecirmem ilhamimi elimden almis,beni hamlastirmis ve belki de tum hayatimi etkilemisti.

Yazinki halim ve umutlarim aklima geldi bir an. Hayatim cok canliydi. Her gun 1 saat yuruyus yapiyor, arkadaslarimla disari cikip bol bol geziyor, kitap okuyor, film izliyor, hatta bazen cok buyuk maceralara atiliyordum. Ayrica vucudum da suankinden farkliydi. Oldugumdan 5 kilo daha zayiftim ve iradem daha fazla vardi. Kis icin kendime planlar yapmistim. Her gun belirli bir saat derslerime bakacaktim, haftada 2 gun pilates yapacaktim, diger zamanlarda da bol bol gezecektim.

Ama ne oldu? Ilk basta bir ask.fm hesabi actim. Sonra oyunlar yukledim Ipad ime. Sonra bilgisayar basinda dizi izlemeye basladim ki normalde ayni anda 30 tane dizi izleyen insanlara gicik olurdum. Ne zaman ararsan,sorarsan dizi izlediklerini ogreniyorsun ve bu izledikleri dizi her gun degisiyor. Iste ben de onlardan oldum sonunda. Hatta oyle ki dizi izleyemiycegim zaman aglamaya basladigim zamanlar oldu. Daha sonra ise gunde 5 saatten fazla internette zaman gecirdigimi anladim.

Normal hayatimdaki bazi bozukluklar belki de bu internet bagimliligi yuzunden cikti. Belki de bu yuzden ailem disari cikarken ben kendimi eve kapayip 5 saat boyunca dizi izledim. Belki de bu yuzden sporu azalttim,interneti arttirdim ve kilo almaya basladim. Belki de bu yuzden bilgisayar basinda abur cubur yemeye basladim. Kisacasi, bilgisayar yuzunden belki de hayatim cok sikici ve cekilmez oldu.

Simdi dusunuyorum, ne kadar cok film kacirdim bu sene,ne kadar dikkatsiz beslendim,ne kadar disiplinsiz oldum,ne kadar az uyudum. Neden bunlari internete tercih ettim ki?:(

Bu kadar sorgulayici bir yazi yazdiktan sonra yeni kararlarin zamaninin geldigini farkettim simdi:D
Artik bilgisayari sadece belli bir sure kullanicam. Yine kullanicam ama 5 saat yerine 2 saat kadar. Onun yerine kitap okumaya tekrar basliycam cunku tum bildigim seyleri,ilgilendigim konulari unutmus gibiyim. Onlari tekrardan hatirlamak guzel olur bence. Ayrica daha fazla spor yapip dikkatli beslenicem. Arkadaslarimla da bol bol gezicem. Tabiiki odevleri yapicam ama onun da belirli bir saati olacak. Yani hayattan zevk almaya tekrar basliycam ve interneti bir sure unutucam.

Belki sikici ve sacma bir sekilde yazdim ama soz veriyorum artik bloguma daha cok zaman ayiricam ve daha guzel yazicam. :) ayrica yazinin basinda da soyledigim gibi uykusuzum suan ve ne yazdigimi inanin ben de bilmiyorum suan:D

Diger yazima kadar size AU REVOIR okuyanlarim:)




29 Ocak 2013 Salı

Yazmadigim zamandan beri...

Fransiz,okul,aptallar... Insan 3 kelimeyle tum derdini anlatabiliyor degil mi? Yani,anlamissinizdir diye umuyorum. Hani bazen buyuklerin sozunu dinlemezsiniz de basiniza kotu birsey gelince hemen 'keske" ile baslayan cumleler kurarsiniz. Iste o durumdayim. Ozellikle bu donemin sonunda kurmaya basladim o keskeli cumleleri. Okullar acilmadan once Fransiz okulunda okuyacak olmanin guzel birsey olacagini dusunmustum. Haksiz miyim yani, nerede okudugunu soracaklar sana sen de " Sainte Pulchèrie Fransiz Lisesi" diyeceksin. Insanlar da yabanci bir isim duyduklari icin hemen "vayyyyy" demeye baslayacaklar. Bu cok hostu bana gore:)) Ayrica diger okullardan daha fazla tatil yapmak muhtesem olurdu!
Amaaaa orada okumaya devam eden buyuklerin coguna yabanci okulda okumak rezalet birseydi. Adami oldurene kadar calistirip,gordukleri her ufak hataya en agir cezayi verip,ogrenciye en ufak hatasinda bagirarak kulaklarini patlatip, tek bir ogrencinin yaptigi hatada tum sinifa ceza odevi verip ogrenciyi kopek ederlermis.
Once cok ama cok abarttiklarini dusundum. Gecen senenin verdigi calisma aliskanligiyla dersleri rahatca yapabilirdim, ufak hatalar icin kizmalari imkansizdi cunku hazirlik ogrencisiydim ve daha once hic bilmedigim bir dili ogreniyordum hem tum sinifa ceza odevi vermek mi? Haha guleyim bari!
Bunlari dusunecek kadar safmisim iste. Cunku ilk donem sonunda beni gorenler savas gazisi oldugumu sanabilirdi. Bagisikligim dustu,sinirlerim cok bozuldu,kimseyle gorusecek halim kalmadi ve normalde hic grip olmayan ben yanimda duran birinden 2 gunde mikrop kaptim. Simdi de keske buyuk siniflarin sozunu dinleseydim diyorum.

Okul disina bakacak olursak cok fazla sey yapamadim. Cunku hem ailemle yasadiklarim hem de dersler beni eve kapatti. Ancak bu tatil eglenmeyi planliyorum. Dersler mi? Lanet olsun hepsine,ogretmenler mi? Canlari cehenneme! Ben tatile girdim,evde egitim almaya karar vermedim.

Ilk isim tum parami kitap almaya harcamak olacak. Aklimda Kutsal Kitaplar var. Nedendir bilmiyorum ama artik belirli bir dinim oldugunu hissetmiyorum. Elbette Tanri ya inaniyorum ama belirli bir inancim yok. Suan sadece tek bir dine inaniyorum o da Insan. Diger dinlerin varligini kabul ediyorum,Tanri ya da inaniyorum bu yuzden Deist degilim. Inandigim sey imkansiz aslinda. Tum dinlere inaniyorum gibi birsey,icimde her dinden bir insan var. Imkansiz olmasininsa tek bir nedeni var o da dinlerin kendi aralarinda catismalari. Mesela Incil de Isa carmiha gerilirken Kur'an da carmiha gerilen Isa degil. Aileme bu kararimi daha soyleyemedim. Aslinda soylemek istedim ama o kadar anlayissizlar ki onlarla artik konusamiyorum bile. Dinimin ne oldugunu bilmedigimi soylesem hemen sacmaladigimi soylerler ve kendileri sacmalamaya baslarlar. Ilk olarak Tevrat'tan baslamak istiyorum. Bunun nedeninin Anneliese veya Semitist olmam ile hicbir alakasi yok. Bazi aptallar Yahudilige ozendigimi ve o yuzden dinimi degistirmek istedigimi soyleyip duruyor. Onlara oyle olmadigini soyledigim de neden ilk once Tevrat i okudugumu soruyorlar bana. Bu sacma uydurmacalar daha da buyumeden soyleyeyim nedenini. Ilk basta Tevrat vardi cunku. Musevilik milattan oncelere dayanan bir dindir.
Neyse,umarim bulurum inanmak istedigim kitabi. Bu Tevrat ta olabilir, İncil de, Kur'an da.


Bu arada kimligimi bulmak icin neler yapiyorlar artik tahmin bile edemezsiniz:D ozellikle en yakin arkadasim Fifi den supheleniyorlar:)) zavalli kiz ikidebir "Shanti kim?","Shanti sensin biliyorum!" gibi sorulardan ve israrlardan cekiyor. En komigi ise oyle merakli insanlar var ki Fifi nin tum hareketlerini inceliyor ve bana benzettikleri birsey buluyorlar! :D anlayin artik,ben ne zaman kimligimi aciklamak istersem o zaman acikliycam. Biraz sabir lutfen.

Diger yazimi ne zaman yazarim bilmiyorum ama uzun bir sure sonra yazabilirim. Belki de size surpriz yapar ve erken yazarim bu sefer;)
O zamana kadar AU REVOIR :)

9 Ocak 2013 Çarşamba

Bu yila kotu basladim.

Basliktan da anlasilacagi gibi 2013 e guzel bir baslangic yapamadim. Neler mi oldu? Aslinda tek bir sorun var ve bu sorun beraberinde 1000 den fazla sorun getiriyor.

Normalde bir doktordan yardim almam gerekir ama bu sefer sizden yani okurlarimdan dinlenmek istiyorum. Ben,yani Shanti cok zor zamanlar geciriyorum. Size herseyi anlatacagim,ama yavas yavas.

Ailemle olan iliskilerden baslamak istiyorum ilk olarak. Cunku burada olanlar herseyi mahvetti. Biliyorsunuz ki 15 yasindayim ve hazirliga gidiyorum. Yetiskin bir insan sayilmam icin 3 yilim var sadece. Artik kendi kararlarimi vermek ve bazi sorumluluklari ustlenmek icin hazirim. Ayrica artik bir genc kizim ve bazi haklarim da var. Hayata bu yaslarda hazirlanmak zorundayim ve bunun icin ozgur olmam gerekli. Kendimi mutlu hissetmek, eglenmek ve gencligimi yasamak icin de bazi seyleri istedigim gibi abartmadan yapabilirim.
Iste bu konularda ailemle anlasamiyoruz biz. Onlarin gozunde ben hala kucuk Shanti yim,hani o 5 yasindaki. Onlara gore benim kararlarimi onlar vermeli ve onlarin istedigi sekilde yasamaliyim,aksi takdirde basima gelmeyen sey kalmaz. Herseyime karisiyorlar ki bunlarin icinde blogum bile var! Blogum adi ustunde Karmandia by Shanti! Karmandia benim yarattigim bir ulke adi. Bu ulke, benim beynim ve dusuncelerimden olusuyor. Yani kimseden utanmadan,korkmadan istedigim herseyi soyleyebilirim burada ben. Ama her zaman blogumu kontrol eden kontrol manyagi bir ailem oldugu icin hep elestiriyorlar yazdiklarimi. Bazen onlar yuzunden yazilarimi silmek,degistirmek ve gizlemek zorunda kaliyorum. Bu haksizlik degil mi? Hani sanati,edebiyati ve haberleri haksiz yere sansurlerler ya iste bana yapilan sey de o! Madem rahatsiz oluyorsunuz bu kadar girmeyin o zmaan degil mi?

Bir diger sey de kiyafetlerim. Ben hicbir zaman fazla seksi kiyafetler giymedim giymekte istemedim. Ama tabiiki mini etek( super mini degil mini),topuklu ayakkabi, sort,mini elbise gibi seyler giymek istedim. Ancak bunlari giyerken hep ailemden korktum. Cunku hep bana bu konuda kiziyorlar. Millet disariya donla cikarken kimsenin mini etegime veya mini elbiseme(ki mini elbise dedigim de dizimden 5 cm yukarida sadece),taytima veya sortuma bakacagini sanmiyorum. Gunumuzde 200 kiloluk kadin tayt veya bikini giyebiliyorken ben neden giymeyeyim? Sanki ic camasiriyla disari cikmis gibi sort giyip cikan kizlar varken ben neden mini sort( ki o da aileme gore mini millete gore normal) giymeyeyim? 30 cm topuklu ile yuruyen kizlar varken ben neden 10 cm topuklu giymeyeyim? Deri ve vucuda tam yapisan sort giyen kadinlar varken ben neden der pantolon giymeyeyim? Ozellikle deri pantolona giciklar zaten. Gecen gun 3 aydir hayalini kurupta aldigim deri gibi gorunen pantolonu sadece bir kere giyebildim ve giydigim icin pisman olup agladim. Kimse laf atmadi,bakmadi ama ailem bana oyle bir kizdi ki!... Anneme gore deri pantolon yazlikmis! İran da yasasak belki! Ayrica baksalar da insanlar birsey olmaz ki? Cogu turk erkegi gordugu her kadina bakiyor. Nasil olursa olsun hem de! 8 yasinda cocuga bile sapik sapik bakan adamlar var bu ulkede artik alismalilar bence.

Yemek konusuna gelince... Vejeteryanligima laf sokmak icin ellerinden geleni yapiyorlar. 7 aydir vejeteryanim neredeyse ama hala su laf sokmaktan vazgecmediler. Ne zaman sofraya otursam kirmizi etin yararindan ve vejeteryanlarin salakligindan bahsediyorlar.

Goruslerime de saygisizlar. İrkciligi sevmedigimi biliyorlar,genellemeyi de ama yinede geleneklere,tiplere ve nazi inanclara laf etmeden duramiyorlar. Gecen gun Hintliler in et yemediginden konusmaya basladik. Annem onlarin cok salak oldugunu soyledi, babam da sacma sapan seylere inandiklarini soyledi. Sonra annem " bu kadar sikici bir hayat istemem insan olur sikintidan,olseler daha iyi zaten. "diyerek guldu. İste o an cizmeyi asmisti,fikirlerini soyleyebilirlerdi ama olsunler daha iyi demek ne demekti?! Onlar da insan sonucta ve bu onlarin binlerce yillik inanci,gelenegi ve kulturu! Sinirlenerek: " Asil siz olun!" dedim onlara.


Ayrica beni ozgur hic birakmiyorlar. Cunku bana guvenmiyorlar. Buna en iyi ornek su: Uyku sever biri degilimdir ve kolay kolay uyuyamam. Sabahlari da 6:00 da kalkmam gerekince okula gitmek resmen bir cileye donusuyor. Gecenlerde yine hic uyuyamadigim bir gece alarmi kurmayi unutmusum ve bu da servisi kacirmama neden oldu. Ancak bu olaydan bir hafta sonra yine buna benzer bir olay oldu. Alarmi kurdum ama cok gec yattigim icin anormal yorgundum. Alarm caldi ve ben de kalkip o sinir bozucu sesi kapattim sonra da 5 dakikaligina bile olsa gozlerimi tekrar kapattim,ama tam 50 dakikalin bir uykuya daldim tekrar! Yine gec kaldim,ama bunu bilerek yapmadim! Ailem de dogal olarak bir hafta arayla devamsizlik yapmamda bir is olacagini dusunup bana kizdi. Yilbasindan 2 hafta onceydi bu.

Daha sonra olaylar iyice karisti. Annem yilbasi sonrasi yani 1 Ocak ta alarmi kendi odasina aldi ve bana guvenmedigini,beni onun uyandiracagini soyledi. Ben baskasinin beni uyandirmasindan hic ama hic hoslanmazdim. Alarmi almak icin israr etmeme ragmen bana yarin okula gitmemek icin bir numara yapabilecegimi bildigini soyledi! Hocbir zaman numara yapmadim ama beni hep yalanci gibi gostermeye calisiyorlar! Ben de bunun uzerine cok ama cok sinirlenip anneme cok kotu bir mektup yazdim. Ondan nefret ettigimi,onu anne olarak gormedigimi falan filan... Ayrica bana aldigi hediyeye de zarar verdim! Resmen sinir krizi gecirdim,cunku son birkac aydir oyle kotu bir insan oldu ki bu yaptigi sey benim icin son noktaydi!
Onun uzulmesini istedim cunku.O beni neredeyse tum hayatim boyunca uzdu,beni kullandi,bana bagirdi simdi ben de ona aynisini yapacaktim! Gercekten de uzuldu. Bu babamla da aramin bozulmasina sebep oldu ama babama ilk baslarda sadece soguk davraniyordum. Sonra beni ansizin eve gelip psikologa gitmek icin zorlayinca (bu zorlamanin icinde adam oldurecek gibi bagirma ve kapiyi zorlama da var. ) ona olan butun saygim ve sevgim bir anda bitti. Babamin o bagirisi ve kapiyi zorlamasi gordugum en korkunc kareydi hayatimdaki ve ne zaman o kareyi dusunsem agliyorum artik! Zorla guzellik olmaz diye bir laf vardir,onlar psikologa goturerek beni rahatlatacaklarini sanarken benim tam tersine sinirlerim daha cok bozuldu. Artik ikisinden de nefret ediyorum ve ikisiyle de konusmuyorum. Bazen evden kacmayi dusunuyorum,uzaklara...Ama nerede kalabilirim ki? İki buyukannemde de kalirsam hemen onlara haber verirler bu olay halam ve dayim icin de gecerli. Zaten dayimda kalmiyorum artik ama halam da da kalirsam zaten haberleri olur. Keske beni koruyacak baska bir aile olsa veya keske bu evde yasamasam. Hep babaannemde veya anneannemde kalsam,onlarla yasasam ve okula oradan gitsem. Okul parasi disinda suan yasadigim insanlardan birsey istemem zaten. Onlardan olabildigince uzaklasip onlari unutmak istiyorum.
Hele bir 18 yasima geleyim Amsterdam a gitcem ve Anneliesenin evini ziyaret etcem,dinimi o zamana kadar belirlemis olurum. Belki de ben Deistimdir ama 3 dine de inaniyorum. Sadece suan inandigim ozel bir din yok. Anneliese in evini ziyaret etmenin beni biraz olsun degistirecegine inaniyorum. Cunku insanlar nasil dini yerlere gidip huzur vuluyorsa ben de onun evine gidersem belki kendimi ona yakin hissederim ve huzur bulurum. Suan bunun ne alakasi oldugunu soracaksiniz bana ama varncok alakasi. Anneliese i ne zaman dusunsem icim huzurla doluyor. O bir gunlukle bazi insanlari dogru yola surukleyen bir melek! O bir kahraman,benim kahramanim ve benim koruyucu melegim. 18 yasima gelince ilk is onu gormeye gitmek olacak ve ardindan degisicem,hem de cok. Greenpeace e aktivist olarak katilcam ve denizlere acilcam, Anne Frank Vakfi na hep bagis yapicam, kendi kendime para kazanicam ve gerekirse baska bir yerde yasayacam. Soz veriyorum kendime, 1 Ocak 2016 benim icin yeni bir baslangic ve yetiskinlige ilk adim olacak. Kimseye bagimli yasamiycam,kendi kendime yasamayi ogrenicem.