30 Mayıs 2014 Cuma

Unutma,Unutturma!

Yine bir gece ve yine uykusuzluk. Bir de gözyaşları durmayı bilmeyen...Doğru ya,bugün günlerden Gezi!

Hüzün tekrar doldu içime,telefonumdaki Berkin duvar kağıdı bu sefer her zamankinden daha da üzdü beni. Daha da sinirlerim bozuldu olanları hatırlayınca,nasıl oldu böyle herşey? Nasıl?

27 Mayısta başkadı aslında asıl olaylar. Birkaç Gezi Parkı severi sivil,protesto haklarını kullanmak için bir bahar sabahı iş makinalarının önünde durdu. (Demokratik ülke olması için gerekenler 1: İstediğin yerde istediğin an istediğini protesto etme hakkı) O gün ufacık ve kimseye zararı olmayan bu protestonun amacı Kültür ve Tabiatı Koruma Kurulu kararına rağmen topçu kışlası inşa etmeye karşı çıkmaktı. Haklıydılar da. Gelişmiş ülkelerde ağaç dikimi ne kadar medeniyeti gösteriyorsa bile bizim yönetimimiz ille de farklı olma isteğiyle binalaşmanın ve kültür yıkmanın medeniyet olduğunu savunuyor ve kötü yöne sürüklüyor bizi. 

Ancak 31 Mayısta artık herşey ciddileşiyor. Eskiden ufak çaplı olan protesto bir anda devleşiyor. Nedeni mi? Başbakanın yönlendirdiği orantısız müdahale yapan Polisler. Hatırlarsanız o sıralar "polis imdat" "imdat polis" e dönüşmüştür. Bu arada CNN Türk penguen belgeseli vermektedir. Oysa dışarıda ana baba günü vardır ve sohbet hiç sevimli değildir. Bir yabancı kanal "İnanamıyorum,tüm dünya Gezi den bahsederken hiçbir Türk kanalında bir bilgi yok. " demiştir. Tabiiki gücünü halktan alan Halk TV dışında. (Demokratik ülke olması için gerekenler 2: Medya ve basın özgürlüğü)


Gezi de kamplar kurulmaya başlanmıştır. Artık insanlar üniversiteye gezide hazırlanır,yaralanan revire gönderilir ve herkes getirdiği yemeklerle birbirine yardım eder. Bu arada ünlü isimler de buradadır. Ancak polis memurları imza aldıktan sonra üstlerine su veya biber gazı püskürttüklerinden onlar da pek hoşnut değildir. Ama çoğu yine de polis memurlarına imza verir. 

Gezi artık bırakın Türkiyeninkini Dünyanın gündeminde başlardadır. İnsanlar polisin nasıl Nazikere benzediğini degşetle görür. Sanki gaz odası ırtamını tekrar yaratmaya çalışırlar. Ancak esirler değil "çapulculardır" kafayı taktıkları. Gerçi onların da kukla gibi yönetildiğini unutmayalım bir Hitler özentisi tarafından. Korkak ama bir o kadar da cani. Hitler için bir şarkı vardı,hep o gelir benim aklıma:

Hitler has only got one ball
Göring has two but very small
Himmler is something similer
But Mussolini has no balls at all

Bu sırada bu diktatör bozuntusu da kendi kendine birtakım toplantılar yapmaya çalışır ve hiçbir anlamı olmayan ama bağırıp,sesini bir şekillere sokup yaptığı "konuşması"na milyonların geldiğini söyler. Oysa salonlar sadece on binlik rakamlarda insan alabilir. 

Bu sırada Gezi ye protestocuların arasına sadece olay yaratmaya çalışan ve amaç ağaçları korumakken ağaç yakan insanlar da girer. Bu insanların protestocular yani gezicilerle tek alakası aynı ortamda olmalarıdır.

Olaylar boyunca twitter sallanır. Herkes Gezi der başka birşey demez. Gazlardan kaçmak isteyen sivil insanlar yaralanır( ki bazıları protestoda bile değildir),hatta bazıları sadece annesini düşünüp ekmek almaya giderken başından vurulup 269 gün komada kalır ve gençliğini yaşayamadan...
Ö ile başlayan fiili söyleyemiyorum bile. Ne zaman hatırlasam gözlerim doluyor. 
(Demokratik ülke için olması gerekenler 3: yaşama hakkı)

Elbette sadece Berkin değildi Gezide ölen. Berkin sadece en son ve en küçük kurbanıydı diktatör bozuntusunun. O; Ethem,Mehmet,Abdullah,Ali İsmail,Ahmet Atakan ve tabiiki diktatör bozuntusuna karşı gelemeyen 2 masum polis olan Mustafa ve Ahmet abilerinin peşinden gitmişti. Onlar gibi bir melekti şimdi. Ama ölmemişti. 

Diktatör bozuntusu sonunda şarkıdaki haline daha çok büründü ve karaktersizliğini de nazikerini de alıp gitti. 
Hani havlayan köpek ısırmaz derler ya,işte biraz ona benzedi olay. O kadar kudurdu,delirdi ama sonunda tam olarak ısıramadı ve eti yani halkı kemiğinden yani haklarından ayıramadı. 

Evet... Bugün Gezi Yıldönümü arkadaşlar. Unutmayın,unıtturmayın! 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder